22 Nisan günü Kanada’nın Montreal şehrine ulaştık.
Uçaktan indik, eve geldik.
İnternete gireyim, haberlere, gazetelere bakayım dedim.
Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunulduğu haberlerinin anonsu ile karşılaştım.
Dakika bir, gol bir.
Şok oldum…
Hatta şok, şok, şok oldum.
“Türkiye neden demokrasiyi hazmedemiyor” sorusu geldi aklıma.
Neden?
Halkın eğitimsiz kalması mı?
Din ve devlet işlerinin birbirine karıştırılması mı?
Hazmetme kapasitemizin sıfırın altında seyretmesi mi?
Yoksa demokrasiyi çok fazla seven, insan haklarını savunan, halkın refahına katkı yapacak politikalar üreten siyasetçilerin iş başına gelmemesi mi?
Hukuku içselleştirmiş, üstünlerin hukukunu unutmuş, adaleti ilk sıraya koymuş siyasal yönetimlere şans verilmemesi mi, bizi bu hallere sürüklüyor?
Bakınız son 16 yıla, nereden nereye geldiğimizi görürsünüz.
Kemal beye yumruk atan zihniyet yeni değil.
99 yıl öncesine giden bir kafadır bu.
Atılan yumruk sadece Kemal Beyin suratını hedef almadı.
İnanın hedefte sadece CHP de yok.
Hedefte sadece demokrasi de yok.
Hukuksuzluk var, adaletsizlik var, eşitsizlik var.
Tarafgirlik var, kin var, kindarlık var.
Özetle sistem bozukluğu var.
Sen oy isterken karşındakini “Kürt vatandaşı” olarak göreceksin.
CHP, aynı kitleden oy istediğinde “PKK işbirlikçisi”olacak.
Bence yumruk yanlış yere atıldı.
Hedef saptırması var aslında.
Kemal beyi hedef yapanlar ortada.
Yumruk atan garibana yüklenmeyin.
Bu ortamı ve bu ortamın tohumlarını ekenlere kükreyin.
Demiri kızgın hale getirenleri sorgulayın.
Bu kızgın demir, bir günde soğumaz beyler.
Herkes yerini ve konumunu bilsin.
Demokrasi saraylarda değil, halkın arasında, halkla beraber ele ele gelişir.
El yordamıyla değil.
Böyle biline.
Sezai Bayar