Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanlığı tarafından düzenlenen “Yaşam ve Etik” konulu konferansa davetli olarak katılan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı başkanı ve Her şeye Rağmen Etik aktivasyonu sorumlusu Doç. Dr. Çağatay Üstün 7 Kasım 2013 tarihli konuşmasında, etiğin insan yaşamındaki yerinin anlaşılmasında sıkıntılar yaşandığını ve bu kavramın içselleştirilemediğine değindi. Üstün’ün Haberhürriyeti ile paylaşımları şöyle:
“Ancak 21. yüzyıl için hâlâ umutlarım var. Bu dönemde etik ve ahlaki kavramlara dayalı yönetim sistemlerinin talebi söz konusu olacağına inanıyorum. İnsanlık bu çağı savaş, eziyet, acımasızlık şeklinde geçirmemeli. Aydınlanma döneminden uzaklaşıldı ve bunda büyük ölçüde bilgiye erişimin kolaylaşmasının etkisi de var. Çünkü herkes her bilgiye eriştiğini düşünüyor. Ancak etik ve ahlaki standartlara ilişkin ilerleme kaydedilemiyor.”
“Şunu açıkça belirtmeliyim ki, her kim etik ve ahlaki alanlarla ilgili bilimsel ve toplumsal çalışmalarda bulunanları destekliyorsa, bunun değeri ve anlamı büyüktür. İnsanı insan yapan ve onu özne konumuna getiren temel değerlerden bahsediyorum. Bunları anlamakta güçlük çekiyorsak o zaman insan olmaktaki zorluğun içindeyiz demektir. Tüm bunları anlamaya yönelik Her Şeye Rağmen Etik aktivasyonu bir kaygıdan değil aksine bir umuttan ortaya çıktı. Topluma bireyin sorumluluk ve değerler sisteminin ne olduğunu aktarmak, bilgi akışı sağlamak için bir çaba içindeyiz. Etik ve ahlaki değerleri yok sayanlar, bunları kendi çıkarları için kullanmaya kalkanlar fena bir yolda olduklarını bilmelidir. Yüzyılların geleneği ve insanı insan yapan değerler sistemi bir kalemde silinip atılabilecek hatta değiştirilebilecek bir şey değildir ve olamaz.”
“Bizler insan türünü ön planda tutmaya çabalıyoruz. Bu yaklaşım bir tür türcülük olarak nitelendiriliyor ve aslında oldukça doğru bir tanımlama. Diğer canlıların ekosistem içindeki yerini ve değerini bildiğimiz halde onlara yaşam şansı tanımıyoruz. Hastalıkların ortaya çıkışında kendi olumsuz modernleşme çabalarının bülük etkisi var. Ön yargılarımızı ortadan kaldırmalı, at gözlüklerimizden sıyrılmalı ve farklı bir pencere açmalıyız. Üzerinde düşünmediğimiz şeyler, önemsiz değil tam aksine bizi en fazla zorlayan şeylerdir.”
“Artık canlılara eziyet kültürü denilen bir kavram var. Bu kavramın odak noktasında ise insan duruyor. Bu büyük bir çelişkidir. Kitlesel anlamda ve büyük miktarda canlıya her yıl adeta soykırım uygulanıyor. Bunu çoğunlukla besin endüstrisi adı altında gerçekleştiriyoruz. Alışkanlıklarımızı ve tuhaf zevklerimizi bir tür gelenek gibi algılıyoruz. Artık farklı düşünceler üretmenin zamanı gelmiştir. Bu anlamda etik uzmanlarına büyük görev düşüyor.”
“Bu konferansa katılmış olanların artık duyduğu ve bildiği şeyleri inkar etme şansı kalmıyor. Hiç kimse aktardıklarımızdan kendisini soyutlayamaz. Bunun aksini iddia etmek insanın düşünme ve irade gücüne aykırı bir durumdur.”