Kırklareli’ye 3,5 yıl önce yerleştiğimde;
Site görevlisi, ‘’Burası öyle bir yerdir ki bir genç kız gece saat 02.00’de rakı içip, tek başına, yarı çıplak, karanlık sokaktan evine gitse başına bir şey gelmez. Kimse kafasını çevirip bakmaz. Tam çıplak olursa ‘bu deli mi?’ diye bakarlar’’ demişti.
Kırklareli öyle bir yer!
Yaya geçidine girdiğinizde trafik ışığına gerek yok;
Arabalar durur.
Sadece insanlar için değil;
Sokak hayvanları için de durur.
Arada geçeni görürseniz;
Plakasına bakın dışarıdandır.
Selamlaşmaları, hal-hatır sormaları unuttuysanız Kırklareli’de hatırlarsınız.
Belediye Başkanı Kesimoğlu;
‘’ Mutlu İnsanlar Kenti’’ diyor.
Son günlerde o ‘’mutlu İnsanlar Kenti’’ üzerine bir oyun mu oynanıyor?
Ya da kente bir ya da birkaç sapık mı dadandı?
Gece karanlık sokakta yeni doğum yapmış bir köpeği okla öldürdüler.
Bütün kent;
Valisi, Belediye Başkanı ile seferber oldu, katili araştırıyor.
Yine bir okul bahçesinde;
– Belki de aynı sapık- bir sokak kedisinin ayakları kesildi.
Sokak canlılarından başlayarak, insanların huzuru kaçırılmaya çalışılıyor.
Türkiye’de bir elin parmağını geçmeyen sayıda kent, gerilimsiz yaşıyor.
Kendi yağıyla kavruluyor.
Anlaşılan birilerine bu da çok geliyor.
Ütopya zannettikleriniz Kırklareli’de yaşanıyor.
Belediye bazı sokaklara, parklara köpek kulübeleri koyuyor;
Halk hemen sahipleniyor.
Orada yaşayan birkaç köpeğin bakımını mahalleli üstleniyor.
O köpekler de kendilerini mahallenin koruyucusu ilan ediyor.
Tek tek tanıdıkları mahallelilere sevimlilik yapma yarışına giriyorlar.
Son günlerde o köpeklerden, o kulübelerden de rahatsız olduklarını söyleyenler türedi.
Köpeklerden korkuyorlarmış…
Korkmayın kardeşim!
Onlar da sizden korkuyor;
Ne yapacağız şimdi?
O sokaklar, onların da yaşam alanı;
Alışmak zorundasınız.
Merak etmeyin saldırgan olanları belediye barınağa alıyor.
Ankara’da yaşarken köpek gezdirdiğimde insanlar kenara çekiliyordu.
İstanbul’da köpek gezdirirken, Analar çocuklarına ‘’yaklaşma, kıtlar’’ diyorlardı.
Kırklareli’de köpek gezdirirken herkes köpeğin başını okşuyor.
Hele hele çocuklar…
‘’Amca sevebilir miyim?’’ diye sorduktan sonra koşa koşa köpeğin boynuna sarılıyorlar.
Köpek ‘’tamam sev de çok çişim var’’ tavrıyla uzaklaşana kadar bırakmıyorlar.
Diğer çocuklar bilgisayar başında sanal dünyalarını kurarken, burada çocuklar yaşamın içinde…
Sevgi alıp, veriyorlar.
İşte bu kentin üzerine de birileri kin tohumu ekmeye çabalıyor.
Masum sokak hayvanlarından başlayarak kavga çıkartmaya çalışıyor.
Bırakın be ya!
Bir kent de sevgiyle kalsın.
Engellemeyin bari bir kent ‘’mutlu insanlar kenti’’ olarak kalsın.
Siz de bunun tadını almaya çalışın.
Burada kimse size ‘’Ya sev, ya terk et’’ demez.
Sevmeyi deneyin, alışkanlık yapsın.
NAFİZ ŞAHİN
13 Ekim 2018, KIRKLARELİ