Türkiye’deki hemşire sayısı açığını kapatmak amacıyla planlanan hemşire ve ebe yardımcılığı kavramının üzerinde tartışmalar sürecek gibi görünüyor.
www.haberhurriyeti.com / GÜNDEM
Konuyla ilgili olarak görüşlerini Haberhürriyeti ile paylaşan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı başkanı Doç. Dr. Çağatay Üstün, sorunun etik açıdan sakıncalı yönlerinin, böyle bir çalışmanın kabul gördüğü andan itibaren başlayacağına işaret etti. Üstün’ün açıklamaları şöyle: “Son günlerde Hemşire yardımcılığı ve Ebe yardımcılığı olmak üzere iki farklı kavramın ülkemiz tıp sistemi içerisinde getirilmeye çalışıldığını üzülerek izliyorum. Konuyla ilgili olarak mesleki alan temsilcilerinin görüşlerine başvurulduğu fakat buna rağmen bu konuda ısrarcı olunduğu medyada yayınlanan haberlerde izleniyor. Öncelikle belirtmek gerekir ki, hemşirelik ve ebelik iki farklı tıbbi disiplin olup, evrensel anlamda kabul görmüş mesleklerdir. Dolayısıyla bir konuda bir düzenleme yapılacağı zaman bunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Tıbbın işleyiş sisteminde bu önemli iki tıbbi alanın yardımcı sıfatıyla sayısal yetersizlik ve açık kapatmaya yönelik olarak ülkemizde uygulanmasının düşünülmesi dahi sıkıntı vericidir. Bu uygulamada yeni iki farklı mesleğin oluşturulduğu, bu kişilerin mesleki uygulamaya başladıklarında 17 ila 18 yaşında olacakları, sağlık meslek liselerine kayıtlı hemşirelere ise hemşirelik yetkisi yerine hemşire yardımcığı statüsü verileceği görülmektedir. Ergin olmayan diye nitelendirilen bir dönemde hemşirelik yardımcılığı ile sorumluluk üstlenecek bu yeni meslek grubuna haksızlık edilmiş olmayacak mıdır?
Tıbbın hata kabul edemeyecek bir alan olduğu ve giderek dünyada tıbbi hatalara karşı ciddi hukuksal önlemlerin düşünüldüğü bir dönemde, hemşirelik alanının ülkemizde karşılaşacağı bu yeni iki terim nedeniyle uygulamada sıkıntıların yaşanması ve mesleki uygulama sırasında tıbbi ve etik sorunların oluşması olasıdır.
Konunun özeti aslında şudur: Hemşire ve ebe yardımcısı, hemşire ve ebe nezaretinde yardımcı olarak görev yapmaları beklenmektedir. Bunun etik açıdan kabul göremez bir anlayış olduğu ve rasyonel açıdan mümkünsüz gibi göründüğü söylenebilir. Bir mesleği öğrenmek için eğitim gören kişiler okudukları süre içinde stajyer şeklinde adlandırılmalarına rağmen, mezun olduktan sonra, artık o mesleğin mensubu hakkına sahip olurlar. Getirilmesi istenen bu yeni kavramda ise o mesleğin mensubu olmak yerine yardımcısı olacakları ifade edilmektedir. Burada mesleğinin sahibi değil, yardımcısı olan yeni bir iş grubu ve tanımından bahsetmiş oluyoruz ki, bunun açıklanabilir bir yönünü bulmak zordur.
Dünya tıp sistemi içinde yeri tanımlanmamış böyle bir durumun ülkemizde hemşire ve ebe açığını gidermek amacıyla olduğu düşünülerek yeni iki kavram ile tanışılması sağlık sistemi içinde bazı sakıncaları da beraberinde getirecektir. Konuya sadece pragmatik açıdan yaklaşılmamalıdır. Yetkililerin bu konuda bir kez daha düşünmelerini ve etik açıdan kabul görmesi zor bir durumun yaşama geçirilmesinin de zor olacağının altını çizmek istiyorum, Yapılacak etik bir yanlışı daha sonra telfai edebilmek için kanunsal düzenlemelere başvurmak ya da hukuktan yardım beklemek her şeyi daha fazla ikilemde bırakmış olmuyor mu? Her zaman belirttiğim üzere, etik ile hukukun birlikteliğini sağlayan ve mesleki ve yaşamsal düzenlemeleri buna göre sağlayan anlayışları benimsemeye ihtiyacımız vardır.
Şimdi biraz da şu soruyu düşünmek zamanıdır: Bir mesleğin sahibini yetiştirmeli, yoksa yardımcısını mı?”