YIKIN, ETRAFINIZA ÇEVİRDİĞİNİZ DUVARLARI
KURBAN SOSYAL
DAYANIŞMADIR
Dr. Ekmekçioğlu’dan sosyolojik ve psikolojik açıdan müthiş tespitler:
Aç gözlü, art niyetli, ben merkezli insanoğlu; yeryüzünün kaynakları çok sınırlı, bu dünya beş yüz milyondan fazla insanı besleyemez diyerek Corona virüsü üretip, insanlığın kökünü kazıma peşine düştü maalesef.
Etrafımıza duvarlar örmüşüz kendimiz, eşimiz ve çocuğumuzla birlikte bu duvarların içine hapsetmişiz kendimizi... Komşular yok, yoksul, yetim, gariban zaten hiç yok. Bu duvarlar yıkılmazsa insanlık biter…
*****
Dr. Cemalettin Ekmekçioğlu, hem modern tıp, hem alternatif tıp hem de evrensel insanlık bilgileriyle donatmış kendini…
Hani halk arasında bir deyim vardır.” Kitap gibi adam”… Aynen öyle… Sayfaları çevirdikçe bilgisinin derinliğine şaşırıyor insan…
Sağlık Bakanlığı onaylı olarak Tıp Fakülteleri veya Eğitim-Araştırma Hastaneleri'nde Modern Tıp'tan sonra tamamlayıcı tıp eğitimlerine bazen hoca, bazen öğrenci olarak devam eden Dr. Cemalettin Ekmekçioğlu ile bir süre ara verdiğimiz röportajımızı sürdürüyoruz.
“Mükemmel çalışan bir yaşam düzenimiz var. Ama dengeyi biz alabora ediyoruz. Sahteler yüzünden hasta oluyoruz” diyen Dr. Ekmekçioğlu ile yaptığımız röportaj şöyle:
•Cemalettin hocam merhabalar. Görüşmeyeli uzun bir zaman oldu. Nasılsınız?
-Merhabalar İbrahim bey. İyiyim çok teşekkür ederim, siz de iyisinizdir umarım.
•Ben de iyiyim sağ olun. Hocam röportajımızda en son hacamat konusunda kalmıştık ama şimdi kurban bayramı. Eğer isterseniz bu konuda konuşalım.
KURBANIN HİKAYESİ
-Tabii ki İbrahim bey. Bu vesile ile sizin ve izleyicilerimizin kurban bayramlarını tebrik ederim.
•Hocam kurban olayına sosyoloji, psikoloji ve tıp açısından bakarsak nasıl değerlendirmemiz gerekiyor?
-Biliyorsunuz kurban kelimesi yakınlık, yaklaşmak anlamına gelen kurb, karib kökünden geliyor. Hatta akraba sözcüğü de buradan kökenini alıyor. Olayın tarihçesine bakarsak Hazreti İbrahim, oğlu İsmail ve eşi Hacer arasında geçiyor. İbrahim peygamber ve eşi Sâre’nin uzun yıllar boyunca çocukları olmaz. Eşi menapoza da girmiştir artık ve çocuk olma imkanı tamamen ortadan kalkmıştır. Sâre hanım eşini o kadar çok sevmektedir ki, İbrahim’in soyunun devam etmemesi gerçeği kendisine büyük ızdırap vermektedir. Bundan dolayı, kocasının başka bir hanımla evlenmesine izin verir, yeter ki eşi mutlu olsun. Bu farklı bir bakış açısı ve günümüzdeki çatışmalı, çapraşık egosantrik aile ilişkileri ortamında bunu kavrayabilmemiz çok çok zor. Neyse bunu geçelim.
SARE’NİN KISKANÇLIĞI
İbrahim peygamber, Sâre hanımın teklifiyle Hacer hanımla evlenir ve İsmail isminde dünyalar güzeli bir çocukları olur. Zengin İbrahim’in o kadar malı mülkü bir tarafa oğlu bir tarafadır artık. En büyük zenginliği, en önemli serveti İsmail’dir. Ancak bu sefer de Sâre hanımın kıskançlığı tutar, Hacer ile İsmail’i görmeye tahammül edemez olur ve İbrahim’den, onları başka yere götürmesini ister. İbrahim peygamber de alır eşini ve oğlunu Mekke’ye kimsenin olmadığı bir yere bırakır. Yanlarındaki bir miktar su ve yiyecekle bu ıssız yere bırakılmaları karşısında Hacer, İbrahim’e şunu sorar sadece: “ Bizi burada böyle bırakıp gitmen, senin kişisel kararın mıdır; yoksa Allah’ın emri midir?” “Bu, Allah’ın emridir” deyince İbrahim; “o halde git, bize gereken Allah’ın emrine uymaktır, Allah bizi korur” der Hacer, ve İbrahim Filistin’e geri döner.
İSMAİL’İN MUCİZESİ: ZEMZEM
Anne-oğlun suları bitince ağlamaya başlayan çocuğun ayağını vurduğu yerden zemzem isminde bir su fışkırmaya başlar. Böylece çölde yaşamı devam ettirebilmenin ön şartı olan su var olunca; bırakın insanı kuşun bile uçmayıp kervanın geçmediği, yeşilliğin-ağacın olmadığı sadece çok çok büyük, yekpare kuars-diyorit kayaçların bulunduğu bu ıssız dağ başı hiç bir zaman, hatta hiç bir an insansız, hareketsiz, bereketsiz kalmamıştır dört bin beş yüz yıldır.
ÇÖZÜM : HALİL İBRAHİM SOFRASI
Ama bu aç gözlü art niyetli insanoğlu; yeryüzünün kaynakları çok sınırlı, bu dünya beş yüz milyondan fazla insanı besleyemez diyerek coronavirüsü üretip, insanlığın kökünü kazıma peşine düştü maalesef.
Çünkü ben merkezli, insan tipolojisini tüm uluslarda yaygınlaştırdık, böylece bereket denilen olguyu hep birlikte kaldırmış olduk ortadan. Halbuki İbrahim peygamber yaşamı boyunca, misafiri yoksa sofraya oturup yemek yememiştir. Günlerce aç kalmış yine de tek başına yememiş, gerekirse yoldan geçen yedi kat yabancıları çevirip sofraya oturtmuş, Rabbimiz de kendisine Halil’im dostum demiş; Halil İbrahim sofrası denen olgu ve bunun doğal sonucu olan bereket kavramı, biz insanlara Hz.İbrahim’den miras kalmıştır.
Eğer biz Türkiye ve dünyada, bölgesel ve küresel kıtlıktan kurtulmak istiyorsak, çözüm “küresel Halil İbrahim sofrası” ndadır. Yoksa küreselcilerin oburluğu, küremizi kıtlıktan kırıp geçirecek.
İBRAHİM İSMİNİN FAZİLETİ
Neyse tekrardan konumuza dönersek. Rabbimiz İbrahim peygambere, oğlu İsmail’i kurban etmesini emreder. Hz. İbrahim de konuyu evladına açar. İsmail hiç tereddüt etmeden kurban olmayı kabul eder ve tam kurban kesilirken bıçak kesmez olur. O esnada Cebrail gökten bir koç ile çıkagelir ve o koç kurban edilir.
-Hocam bu arada benim babamın adı İsmail, dedemin adı İbrahim, dedemin babasının adı İsmail, dedemin dedesinin adı da İbrahim. Bu bizim atalarımızda yüzyıllar boyunca bu şekilde gelmiş.
-İbrahim bey, bu bahsettiğiniz çok muhteşem bir olay. Biliyorsunuz isimlerimizin tüm yaşamımız üzerinde ciddi etkileri var. Adı İbrahim olanlar ikram etmeye, yardımlaşmaya, insanlara iyilik yapmaya kodlanmışlardır. Ama siz bu açıdan, ismi sizinle aynı olanlardan çok daha şanslısınız. Çünkü genetik kodlarınıza bu özellikler çok daha derinden işlenmiş. Zaten sizin yaptığınız hizmetleri görünce, İbrahim isminin gereğini yerine getirmek için içsel olarak büyük çaba gösterdiğinizi gözlemliyorum. Yaklaşık olarak kırk beş yıldır insanlara faydalı olmak için çırpınıyorsunuz. Demek ki evrende hiç bir şey gereksiz ve nedensiz değil.
.Hocam iltifatlarınız için çok teşekkürler. Dedelerimle gurur duyuyorum. Tekrar kurban olayına gelirsek.
-Kurbanda öne çıkan konuların birincisi teslimiyet; yani maddi durumu uygun olan kişiler kurban kesecek denilmiş, kesilecek. İkincisi de yoksulların gözetilmesi, toplumda sosyal adaletin sağlanması, yardımlaşma ve dayanışma ruhunun sürekli canlı tutulması. Maalesef günümüzde insanoğlu olarak bizler yaşamın merkezine kendimizi, sadece kendimizi yerleştirmiş durumdayız. Bir çoğumuz şunu söylüyoruz: Memlekette fakir yok kardeşim, tembellik var, çalışmayıp dilenenler var.
KENDİ ETRAFIMIZA ÇEVİRDİĞİMİZ
DUVARIN İÇİNDE YAŞAMAK ÇOK KÖTÜ
Bu söylem kısmen doğru olabilir. Ama şimdi şunu soruyorum. Mahallemizin muhtarına gidip te komşularımızdan kimlerin muhtaç durumda olduğunu öğrenip bu kişileri ziyaret edip, ihtiyaçlarını karşılamak için gayret gösteren kaç kişi var içimizde? En basit olarak bunu bile yapsak, şaşkınlık içinde kalacağız ve diyeceğiz ki ne kadar yoksul varmış yakınımızda da haberimiz yokmuş. Ama biz kendi etrafımıza bir duvar hatta duvarlar örmüşüz kendimiz, eşimiz ve çocuğumuzla birlikte bu duvarların içine hapsetmişiz kendimizi. Adına da çekirdek aile demişiz. Anne-baba, dede, nine ve diğer akrabalar yok. Komşular yok, yoksul, yetim, gariban zaten hiç yok. Ondan sonra da yahu bu nasıl oldu sadece üç kişi idik, bir de köpeğimizle beraber dört kişi. Bu dört kişilik küçücük çekirdek ailem bile dağıldı diye feryat ediyoruz. Dağılır çünkü gökte uçan kuşa karşı bile yükümlülüklerimiz varken, komşularımıza, yoksullarımıza karşı olmaz mı hiç yükümlülüğümüz.
KARANLIKTAN ÇIKIŞIN YOLU
Kurban kesilince hepsini dağıt, kendine ayırma demiyor ki. Kendimize ayırıyoruz zaten, diğerlerini de komşulara ve yoksullara veriyoruz. Tekrar bir daha ifade edeyim doymak bilmeyen insanların oburluğu yüzünden dünyamız tamamen mahvolmadan kurban kesme görevimizi yerine getirip, peşinden de yardımlaşma, dayanışma ile Halil İbrahim sofrası mantalitesini yaşamımızda çok önemli, merkezi bir yere konumlandırırsak kendimiz ve tüm insanlık için karanlıktan çıkış olasılığı büyük ölçüde artacaktır.
-Hocam çok keyifli bir sohbetti. Teşekkür ediyorum.
•Ben de çok teşekkür ediyorum, hepimizin bayramı kutlu, mutlu ve umutlu olsun.
Tıp fakültesini bitirdikten sonra tamamlayıcı tıp eğitimlerine bazen hoca bazen öğrenci olarak devam eden Dr. Cemalettin Ekmekçioğlu'na İzmir Balçova’daki kliniğine röportaja gittiğimizde Torbalı Devlet hastanesi Acil Servis Doktoru eşi Berrin Yeter Ekmekçioğlu da ziyarete gelmişti. Bizi kırmadılar ve birlikte Bayram Pozu verdik. (Fotoğraflar: Mehmet Ali Varış)
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.