“Günümüzün çocukları lüksü seviyor. Kötü davranışları var, otoriteye baş kaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine lak lak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı. anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar. Onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar”
Yukarıdaki sözler çok tanıdık değil mi? 2500 yıl önce meşhur filozof Sokrates söylemiş. Günümüzün çocuklarına, ergenlerine ve gençlere bunlara benzer şeyleri belki söylediniz, belki söylendiğini duydunuz. Ekşi sözlüğe baktım Sokrates’in bu düşüncesini gençler nasıl yorumlamışlar diye. “Biz buyuz lan” demiş birisi. Gençler her zaman böyle aslında, aradan uzun yıllar geçtikçe 40’lı, 50’li, 60’lı yaşlarda herkes kendi yaşının davranışlarıyla yargılıyor gençleri, 10’lu, 20’li yaşlarını, unutuyorlar. Sokrates de filozof olmadan önce gençliğinde böyleydi belki. Demek ki binlerce yıldır erişkin ve genç nesil arasındaki ilişkide değişen bir şey yok.
Sadece değişen binlerce ve yüzyıllarca yaşamaiz bırakan toplumsal değişkenlerdir. Bu değişkenlere örnek verecek olursak, gelişen teknoloji, sanayi, savaşlar, terör, ekonomik buhranlar, salgınlar gibi sayabileceğimiz yaşam tarzlarını etkileyen global dış etkenlerdir. İşte bu dış etkenlerin etkisiyle kuşaklar doğmuştur.Bu kuşakların toplumda fark edilmesi 2. Dünya savaşını yaşayan nesil ve savaş sonrası doğan neslin farklılığı ile gündeme gelmiş, zaman içerisinde global etkileşim gösteren etkenlerin farklı kuşaklar yarattığı görülmüştür.
1925-1945 yılları arasında doğanlar “Geleneksel sessiz kuşak” dır. İki dünya savaşını görmüş, ekonomik buhranı, baskıları yaşamış, 2. Dünya savaşının tüm acılarını yaşamıştır. Hayatta kalabildiği için kendini şanslı saymakta, şükretmekte ve her işini kendi yapmayı becerebilmektedir.
1946-1964 arası doğanlar “Babyboomer- Bebek patlaması kuşağı” diyeceğimiz bir kuşaktır. Bu dönemde nüfus patlaması olmuş, çok kardeşli, kalabalık aileler öne geçmiştir. Bu dönemde kardeşlik, sevgi, aşk, ideallere bağlılık gibi kavramlar öne geçmiştir. Sadakat ve kanaatkârlık temel özellikleridir. Bu dönemde doğan romantik gençler hayatları pahasına ideallerini savunmuşlar, ağır bedeller ödemişlerdir. Meşhur “68 kuşağı gençler” bu gurupta doğanlardır.
1965-1979 arası doğanlara “X Kuşağı”deniyor.Bu çocuklar, sanayi ve teknolojik gelişmelerin getirdiği kolaylıklarla büyümüş, iyi eğitim almışlardır. Çoğunlukla annesi de çalışmaktadır. Hızlı çalışma temposu içinde aileler çok fazla çocuk yapmaya fırsat bulamamış, kardeş sayısı azalmaya başlamıştır. Rekabetçi olmaları temel özelliklerindendir. Kazanma hırsları belirgindir. Bu çocukların hafızalarına 68 kuşağına yapılan zulüm, hapisler, işkenceler, idamlar kazınmıştır.
1980-1995 arası doğanlar insan kaynakları literatürüne “Y Kuşağı” olarak geçmiştir. bilgisayarla tanışan gençler olmuşlardır. Yeni gelişen kompüterize bir çağa çok çabuk adapte olmuşlar, ailelerine, büyüklerine fark atmışlardır. Bilgisayar aracılığı ile bilgilerini arttıran, dış dünyayı, farklı ülkeleri, kültürleri merak eden, seyahat etmeyi seven bir nesil olmuşlardır. Temel özellikleri yaratıcı olmalarıdır. Politikayla araları soğuktur. Meşhur 68 kuşağının çocukları olan Y çocukları ebeveynlerinden o günleri, 80 döneminin zulümlerini masal gibi dinlemişlerdir.
1996-2010 arası doğanlar ise “Z kuşağı” olarak tanımlanmaktadır. Bu çocuklar iyi eğitimli, teknolojik gelişmeye açık X kuşağının çocuklarıdır. Genellikle ailelerinde tek çocuk veya bir kardeşi vardır. Dijital bir çağa ayak basmışlardır ve okul öncesi cağda dijital teknoloji ile tanışmışlardır. İki veya daha çok dil bilen vaktinin çoğunu bilgisayar, akıllı telefon veya tabletinde geçiren çocuklardır. Temel özellikleri duygusal olmalarıdır. Çok çocuklu aileler çoğalmayı hedefleyen bazı etnik ve mezhep gruplarında olmakta, o ailelerin çocukları günün getirdiği teknolojik gelişmelerden yeterince yararlanamamaktadır. Bu nedenle sınıflar arası farklar, eğitime ulaşma, zengin-fakir ayrımı giderek derinleşmektedir. Bu çağın çocukları çeşitli terör olaylarına, haksız savaşlara şahit olmaktadır. Dijital çağın nimetlerinden yararlanan bu kuşak dijital iletişim sayesinde dünyanın her yerinde olup bitenden haberi olmakta, terör ve haksız savaşları yaratanları da, yaşayanları da görmekte tanımaktadır. Her ne kadar büyükleri tarafından bilgisayarlarına gömülmüş, apolitik gibi görünseler de gençler yaşlarının getirdiği devinim,dijital beceri ve güçlesosyal medyayı kullanarak anında organize olma, sanal olarak biraraya gelme yeteneğine sahiptirler.
2010- 2025 arası doğanlar ve doğacaklar “Alfa kuşağı” olarak tanımlandı bile. Alfa Kuşağının üyeleri, genellikle Y kuşağının çocuklarıdır. Oyuncaklar veya geleneksel medya araçlarından ziyade güncel teknolojik aletler ile dijital ortamda vakit geçirmeyi seven içine kapanık bireyler olarak görünmektedirler. Dış dünyanın şekillendirmesiyle elbette farklılaşacaklardır, kuşaklar 10-15 yılda bir değişip “beta”, “gama”, “delta”vbadlı kuşaklarlasürüpgidecektir.
Günümüzde 2 yıldır mutasyonlarla süren bir salgın yaşıyoruz. Bu durum çocuklarımızın eğitimlerini çok aksatıyor, her biri ayni şartlarda eğitilemiyor. Onları daha fazla eve kapatıyor. Elbet global olarak çocuklarımızın üzerinde izler bırakacak, sınıfsal farkları iyice derinleştirecektir. Geçmişte dünya savaşlarının, ekonomik buhranların çocukları çok etkilediğini, kuşak farkları oluşturduğunu görürdük oysa şimdi teknolojik ve dijital gelişimin çok hızlı ilerlemesinin kuşaklara etkisini daha çok görüyoruz. Çünkü gelişen her yenilik global olarak artık çok daha hızlı yaygınlaşabilmektedir. Örneğin radyo 50 milyon kullanıcıya 38 yılda ulaşırken, Televizyon 13 yıl, iPod 4 yıl, internette 3 yılsonra ulaşmıştır. Sosyal medya yaygınlığında ise Facebook 1 yıl, Twitter 9 ay ve PokemonunGo ise sadece 19 gün içinde 50 milyon kullanıcıya kavuşmuştur.*
Gelelim konu başlığımıza. Bazıları Z Kuşağını bilgisayara, gömülmüş, sorumsuz, apolitik genç bireyler gibi görseler de ben buna inanmıyorum. Ben Atatürk’ün ülkemizi gençliğe emanet etmesindeki öngörüsüne katılıyorum. Atatürk ülkeyi o günkü gençlere değil, her dönemdeki gençlere emanet etti. Çünkü kuşaklarla olan gelişimi de, değişimi de gördü ve gençliğe güvendi. Şimdi en aktif, en yapıcı gençlerimiz “Z kuşağı”dır. Onlar doğruyu görüyorlar, günümüz savaşlarının tankla tüfekle değil çok daha farklı yöntemlerle kazanılacağını bizden daha iyibiliyorlar. Son yıllarda terörist eylemlerin, petrol kaynakları için çıkarılan haksız savaşların, mezhep ve etnik köken kışkırtmalarıyla ortaya çıkan savaşların yıkımını, kimseye faydası olmadığını, kazananın hep silah tüccarları olduğunun farkındalar. Din, mezhep, ırk, etnik farklılıkların asla savaşlara neden olmaması gerektiğine inanıyor, bunları sadece kültürel çeşitlilik ve zenginlik olarak görüyorlar.
Atatürk gençliğe hitabesinden son bölümü hatırlayalım;
“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Ben “Z Kuşağı” gençlerine ve asil kanlarına güveniyorum, Atatürk’ü anarak gençlik ve spor bayramlarını kutluyorum.
*https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/x-y-z-kusagi-peki-ya-otesi
Prof. Dr. Ayfer Haydaroğlu
E mail: [email protected]
Twitter: @ayferhaydaroglu
Instagram: ayferhaydaroglu
Facebook: Ayfer Haydaroglu
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.