TARTIŞMANIN ÖZÜ
- Doğru duydum? Kadınlar mı, erkeklerden üstün Yaprak?
- Şaşırdın mı Ünal?
- Şaşırmak mı? Ne şaşırması? Tarihin en büyük gülmecesi.
- Gülmece diyorsun.
- Örnek çok.
- Örneğin de mi var?
- Erkeklerin gözü daha iyi görür.
- Şuna ‘anasının gözü’ desek!
- Tilkinin kuyruğuna ne dersin?
- İki yıl önce ırmak kenarında su içerken gördüğümüz tilki.
- Kuyruğu suya değmişti. Değmedi, demiştin.
- Bellek dersinden sınıfta kaldın çocuğum. İzler misin gösterimi… Bak kuyruk nerede? O sıra bir başkası telefonuna çekiyordu. Ben de istedim.
- Bunu bana hiç söylemedin! Ve silmemişsin.
- Bir gün sandıktan çıkaracağını biliyordum. Senin ciğerini biliyorum. Demiştim: Erkekler anasının gözüdür.
- Peki yanlışlık oldu. Bir tek göz mü var!
- Ne var çocuğum?
- Bana çocuğum deyip durma!
- Büyümemişlere deniyor. Alındıysan ufaklık olsun. Bozukluk para gibi.
- Erkek atletler, boksörler, halterciler.
- Ne olmuş onlara?
- Bayan atletlerden daha hızlı. Bayan boksörlerden daha güçlü yumrukları var. Bayan haltercilerden daha ağır kaldırıyorlar.
- Kas gücü. Ve kas gücü üstünlük mü?
- Değil mi?
- Bu durumda kadınlar daha güçlü.
- Eee… Saçmalama sahnesinde miyiz?
- Kadınlar biyolojik yapılarına göre daha güçlü. Hem bilek güreşinde hep ben kazanıyorum…
- Hile yapıyorsun.
- Hile mi?
- Gözlerimin içine bakıp uyutuyorsun beni.
- Dansözlük okulu açmanın tam sırası.
- Yalan mı söylüyorum ben?
- Ben yalan söylüyorum. Peki. Dünyada en hızlı koşan hayvan?
- Çita. Saatte 120 kilometre.
- Bilemedin ufaklık.
- Her yerde aynı şeyi yazar.
- Kim diyor? Erkekler diyor. Kaplumbağaya ne dersin?
- Buna gülmeyeceğim.
- Gülemezsin de. Kaplumbağa kendi kas gücüne göre saatte 250 metre koşuyor. Çitaya göre daha hızlı.
- Hadi canım sen de de denmez.
- Sen demiştin. Marketlerin büyüklükleri, güçleri metrekare başına saatte sattıkları ürün sayılarıyla ölçülüyormuş.
- Aynen öyle. Bir tek marketi olan, bin marketi olandan daha güçlü.
- İtiraf ettin. Kas gücü dersinden sınıfta kaldın ufaklık! Yiğidi öldür, hakkını yeme. Kıvırmanın ustasısın Ünal.
- Erkek aşçılar!
- Erkek aşçılar kurs görüyor.
- Bizler de yemek yapıyoruz.
- Birçoğunuz yumurta bile kıramıyor. Nerde kaldı su böreği, mumbar dolması, yaprak sarma, kabak çiçeği dolması, baklava, patates makarnası, içi ekmek dolgulu tavuk, köfteli perde pilavı
lavantalı kek, kekli Balkan tatlısı, ahududulu portakallı fırında armut. Bu kadar yetiyor erkek olana…
- Bunlar kadınların üstünlüğü mü?
- Bunların hepsini ben yaptım. Sen hapur hupur götürdün. Sizin elinizdense, kabuklu ceviz yenmez. Kadınlar olmasa açsınız. Kırılırsınız kıtlıktan. Ya da doğadaki ota talim. İyi ki lokantalar var.
- Abartıyorsun.
- Hem anneciğinin mutfak tezgâhından geçmedin mi sen?
- Olacak o kadar.
- O bahane, bu bahane. Eee… Daha ne?
- Giyinip dışarı çıkmanız cabası. İki saat süslenip püslenmiyor musunuz? Ya biz erkekler! İki şık şık, bir tık tık. Beş dakikada hazırız.
- Gene çuvalladın ufaklık çocuğum!
- Gene ne kulp taktın?
- Siz baylar dışarıda, biz bayanlarla göğsünüzü gere gere yürüyün diye özeniyoruz kendimize. Ya siz baylar!
- Dinlemeye sabrım var. Yol senin. Yürü…
- İki tık tık, bir şık şık. Bir pantolon bir gömlek. Bir de sakal! Sizi yanımızda gören bayanlar soruyordur: ‘Kim bu bostan korkuluğu?’
- Yani Yaprak! Bu. Bu bu bu… Bu dediğin saçmalığın dik alası!
- Alınmaman için sözcüklerimi seçiyorum. Bir de aslını duysan!
- Yaprak!
- Buyurun dinlemedeyim… Yol sizin. Koşabilirsiniz…
- Deminden beri boşuna konuşuyoruz!
- Tonlamanı sevdim. Kendine güveniyorsun. Neden boşuna konuşuyoruz?
- Tanrı bile önce erkeği yarattı. Sonra kadını.
- Minik ufaklık küçük çocuk Ünal! Sen bununla mı erkeğin, kadından üstün olduğunu kanıtlıyorsun.
- Başka kanıt gerekir mi?
- Bununla mı övünüyorsun! Gene çuvalladın ufaklık. Tanrı’nın kadından önce erkeği yaratması çok doğal. Yanlışlarını görüp düzeltti. Biliyorsun herşey önce karalama çizilir.
- ………………………………..
- Sustun. Rahatsız mısın?
- Değilim. Çenenden bana sıra gelmiyor.
- Az daha bekle. Çocuk doğurabiliyor musunuz?
- O da mı bizim görevimiz olsun. Pes!
- Doğum sancısı, ağrısı giderilemiyor. Böyle bir ağrıya erkekler dayanamaz!
- Tamam ama doğurmak dişilerin görevi.
- Denizatına ne dersin? Denizatı kadar olamadınız! Doğuruyorlar. Ne özverili erkekler var dünyada!
- Biz denizatı mıyız?
- Lafa geldi mi beygir kadar güçlüsünüz. Tamam ufaklık. Burada da yoksunuz.
- Daha bitmedi!
- Sırtın yerden kalkmıyor Ünal. Ama yenilen pehlivan doymazmış güreşe.
- Biz bitti demeden maç bitmez! Hem o kadar da değil.
- Dahası mı var?
- Biz erkekler yanlışlarımızdan, kusurlarımızdan ders çıkarırız. Ya kadınlar?
- Kafayı sıyırmışsın sen! Ne yanlışı! Ne kusuru! Kadınların yanlışı, kusuru yoktur!
- Dur! Dur! Eşref Şefik’i biliyor musun?
- Biliyorum…
6 Mayıs 1927'de İstanbul’da Sirkeci’nin meşhur Büyük Postane’sinin bodrum katında. Eşref Şefik Atabey‘in yaptığı anonsla başladı ülkemizde radyo yolculuğu… Kimsede radyo yoktu. 5 kilowatlık verici ile yayınlar her aksam posta binasının kapısının üzerine yerleştirilen hoparlör aracılığıyla duyuruluyordu...
- Peki. Biliyorsun. Şimdi bilmediğini söylüyorum...
- Sözümü bitireyim: İlk İstanbul radyosu kurucuları arasında yer aldı. Radyoda genel sekreterlik, spikerlik yaptı. Güreş, boks karşılaşmalarını naklen anlattı. Muhabir, fıkra yazarı, spor yazarı idi. Bilmediğim neymiş?
- Eşref Şefik emekli olunca radyoda her Pazar günü bir sohbet programı yapar. O haftaki ilginç veya başından geçen olayları anlatmaktadır.
- Dinlemek isterdim.
- En ilgincini anlatıyorum… Aksaray’da sürekli kurulu semt pazarı vardı. Dirsek gibi. Girerdin Valide Camisi’nin karşısından. Çıkardın Langa’ya. Şöyle anlatmıştı: “Girdim pazara. Tam köşeye geldim. Döneceğim. Sesleniyor birisi. ‘Eşref abi. Eşref Abi.’. Seslenen manav elinde bir limon. ‘Ne var oğlum?’. ‘Eşref abi. Bu limonu al.’. ‘Evladım. Manyak mıyım durduk yerde limon alayım.’. ‘Eşref abi. Bu limon dişidir. Bol suludur.’ Neymiş efendim? Dişi ise sulu oluyormuş.”.
- Öyle mi…. Dişi ise sulu mu oluyormuş…
***
Murat B. Tepebaşılı
*
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.