AĞANIN ÖKÜZLERİ
“Öküzleri aldık almasına da sabrımızın taş olduğunu anladık Ağam. Ama zıplayacak gibi sinirlerim geldikçe aklıma. Sen anlat Attilay.”.
“Gittik emrin üzerine Nuri Ev Ağa’ya. Gidilmezmiş arabayla. Bıraktık arabaları kasabaya. Kiraladık eşek arabası. Vardık üç saatte. Çıktık karşısına. Spor giysili Nuri Ev Ağa pizza yerken karşıladı bizi. Yanında bir sarı tilki.
‘Sungur Ağa’mız, gidin Nuri Ev Ağa’dan 20 damızlık öküz alın dedi.’ dedik.
Baktı yüzümüze. Baktı… Baktı… Baktı… Sordu yemekte olduğu pizzayı ısırırken, çaykovski mi, kahvekovski mi alırsınız?”.
“Dedik: ‘Sağol ağam. Çay alırız’. Sordu yemekte olduğu pizzayı ısırırken”.
“Peki tatlı şeyler nasıl alırsınız? Çay bardağıyla mı, fincanla mı, şişeyle mi, fıçıyla mı?”.
“Sorduktan sonra başladı kıkırdamaya.. ‘Kikikiki… Kakakaka… Kukukuku… Kükükükü…’ diye.”.
“Dedik bardakla.”.
“Ayol çok tatlısınız çocuklar. Söyleyin ağanıza ‘Bakkal Nuri’nin evi köyün ortasında değil. Çeşmeye doğru.”.
“Dedi başladı kıkırdamaya… ‘Hihihihuhuh.. Huhuhu… Hihohhohhoh…”.
“Bakkal Nuri’nin evi değilim ben. Nurevey Ağa’yım ben.”
“Sorduk: O da kim?”.
“Ayol çok yaşayın siz! Duymadınız mı? Dünyaca ünlü Balet Rudolf Nureyev. 17 Mart 1938’de doğdu. 6 Ocak 1993’te öldü. Kuğu Gölü Balesi ile zirveye çıktı.”.
“Sorduk: Kuğu Dölü Balesi mi? Başladı gene kıkırdamaya… ‘Kikikiki… Kakakaka… Kukukuku… Kükükükü… Hihihihuhuh.. Huhuhu… Hihohhohhoh…’ diye.”.
“Kızlar Kuğu Dölü Balesi değil, Kuğu Dötü Valesi. Kikikiki… Kakakaka… Kukukuku… Kükükükü… Hihihihuhuh.. Huhuhu… Hihohhohhoh…
Bakın şimdi şu beyaz perdeye. Tıklıyorum bilgisayarı. Bakın ne geldi. Kuğuların dansı. Dinliyor musunuz müziği… Dat dat dat dAAAAT.. Dat dat dat dAAAAT.. Dat dat dat dat dat! Dat dat dat dAAAAT… Hadi onlar gibi dans edelim…”.
“Gitmişti yusyuvarlak Nuri Ev Ağa, gelmişti sanki bir kelebek. Çaresiz uyduk ona. Uyduk ama… İkimiz de düştük üçer kere. Benim elim incindi. Attilay’ın ayağı. Dedi ki bitince.”.
“Dinleyin şimdi. Geldiniz onca yolu. Ve benden damızlık öküz almak istiyorsunuz. Hem de öküz diyorsunuz. Ne öküzü!!!!! Onlar benim bon bon şekerlerim. Bakın Tilki Sarman bile sizle dalga geçiyor dilini çıkararak…
Yontma taş devrini geçeli çok oldu ama. Gene de geç sayılmaz ayol. Tatlı kızlar verdim gitti ağanıza on bon bon şekeri.”.
“İşte böyle ağam. İki gün sonra on öküz burada olacak. Ama yemin ettik. Her ne haltsa adı hanımsı ağanın. Bir daha köyünün yakınından bile geçmeyeceğiz.”.
“Olmaz. İki hafta sonra bir daha gideceksiniz.”.
“Neden ağam? Ne kusur eyledik?”.
***
Murat Tepebaşılı
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.