“… Orada, Güney’de, Dixie’de / Kalbim acılar içinde / Astılar kara derilimi / Bir ağaca dörtyol ağzında…”
‘Langston Hughes’ yıllar önce, böyle diyordu bir şiirinde. Bir kara derilinin asılması, linç edilmesi pek o kadar önemli değildi o yıllarda. İnsan bile sayılmazdı bir zenci. Beyazlara bakamaz, konuşamaz, beyazların dolaştığı parklara adım atamaz. Beyazların elini sürdüğü eşyalara dokunamaz. Hem Amerikalı, hem değil! ‘Hughes’ şiirinde şöyle konuşuyordu: “sordum beyaz peygamber İsa’ya – Duaların neye yaradığını” Neye yarardı dualar? Mademki beyazlar için de karalar için de birdi peygamberler, birdi dualar? Öyleyse bir işe yaramalıydı? Ama yaramıyordu, boşunaydı dualar, yalvarmalar, dertlenmeler…
Bir Amerikan yazarı, kara derili bir yazar, ‘Chester Himes’ “Irkçılık bir dolaptır, bir düşünme kolaylığıdır” diyor. “İnsanları sosyal sınıflara göre ayırmaktansa renklerine göre ayırırsın, olur biter”. ‘Chester Himes’, beyaz bir İngiliz kadınıyla evlenmiş. Fransa’da yaşıyor şimdi. Paris’te yaşamak, Paris’te, tam özgürlük içinde yaratmak istiyorlar. Her türlü önyargıdan kurtulmak için.
“Irkçılık bir dolaptır, bir düşünme kolaylığıdır”. İnsanları görünüşlerine göre, renklerine göre değerlendirmek, ayırmak kolaylıktan, tembellikten daha kötü bir şey bence. Bu, bencilliği de aşıyor. İğrenç bir duygu, bir tutku oluyor. Gerçek uygarlığa ulaşmış kişi, ilkel tutkulardan duygulardan sıyrılmasını bilendir diyoruz. Ama bir de bakıyoruz, uygarlığın üst düzeyine ulaştığı sanısını veren bir ülkede insanlar derilerinin rengine göre ayırt ediliyor, eziliyor, öldürülüyor. “… Gerçek uygarlık…” ‘Duhamel’in dediği gibi, “… Kalplerdedir, orda yoksa başka yerde değildir…”
A.B.D. nin Güney kentlerindeki kaynaşma günden güne artıyor. Kötü bir sonuca doğru gidiyor. Bir bakıma, ‘Fransa’nın yıllardır boşu boşuna kan döktüğü ‘Cezayir’e benziyor… Kangrenleşen bu yarayı usta bir neşterin kesip atması gerek. Peki… Kim?
İşte edebiyat, edebi düşünceler ve usta kalemler burada devreye girmeli. Çünkü bu türlü olumsuz düşünceler tüm dünyayı tehdit etmekte.
Dünya üzerinde milyonlarca kara derili insan, bunun için bazı kesimler çaba gösterdi. Kimi yazarlar, kalemlerini ayrımcılığı ayaklar altına alan yazılarla, bu düşüncelerini tüm insanlara duyurdular. Yeterli oldu mu?
Amerikalı usta bir yazar ‘Himes’ yurtsuz bir kişi. Ama ülküsüz, köksüz… “… Karımı New York’a götürmeye cesaretim yok. New York’ta bir lokantaya gidecek olsak ne olur? Beni içeriye almazlar…” diyor. Ve bu ayrımcılık, uygarlık düzeyinde ilerlemeler ne denli olsa da, yaşayan bu durumun travmasını tüm ruh haliyle hep yaşayacak!
Bu durumu yaşayan çoğu insan, kaderine terk edilmişliğin faturasını artık dualara çıkartıyorlar! Çünkü yüzyıllardır dualardan başka bir şey elde edilemediğinin bilincindeler. Bu ırkçılık çıkmazından kurtulmanın çaresi, duygu yerine sağduyu ve aklı önder seçmektedir.
www.haberhurriyeti.com / Mustafa Gökçek
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.