Havanın oldukça erken saatlerde karardığı soğuk bir kış akşamıydı. Yoğun geçen son hafta zihnimi oldukça yormuştu. Karşıyaka vapurunda bu yorgunluğun eseri olarak beş dakika kadar uyuduğumu hatırlıyorum. Gemi iskeleye yanaşınca hemen eve gitmek istemedim. Sahilde çoğunu işten çıkan kişilerin doldurduğu kalabalık kafelerin arasından dolaşarak biraz yürüyüş yaptım. Temiz hava yorgunluğumu geçirip biraz kuvvet bulmama neden oldu. ‘’Eve gitmeliyim’’ diye düşündüm. Akşam yemeğinde balık iyi bir seçenek gibi geldi. Bu düşünceyle Karşıya Çarşısı'na girince balıkçıların yoğun olarak bulunduğu sağdaki ilk sokağa saptım. Sıra ile balıkçı dükkanları bol ışık ile aydınlatılmışlardı. İlk balıkçıda gerek havanın oldukça soğuk olmasından ve gerekse kış günü için nispeten geç sayılabilecek bir saat olduğu için pek fazla bir balık kalmamıştı. Az ilerdeki balıkçıya yöneldiğim anda, yola kadar uzanmış olan balıkçı tezgahının önünde gördüm onu. Eski sevgilimi…
Yıllar hatta onlarca yıllar sonra onu ilk defa gördüm.
Üzerince çok eski bir palto vardı. Satıcıyla çok yoğun bir şey konuşuyordu. Bir anda çok şaşırdım. Yanına gitmekle gitmemek arasında kısa bir tereddüt yaşadım. Eski güzelliğinden hiç bir eser kalmamıştı. Yüzü soluk,bakımsız görünümde olan saçları ise eskisi gibi uzundu. Yer yer beyaz saç telleri kısmen sarı renkte kalmış saçlarının arasından yaşını belli edercesine kendilerini gösteriyorlardı. Elinde eski usul ağ şeklinde bir file vardı. Sanırım Pazar yerinde kapanmak üzere olan tezgahlardan bir iki sebze almıştı. Ne kadar güzel bir kızdı. Uzak bir şehirdeki üniversite yıllarımda tanımıştım onu. Aynı bölümde öğrenci olmamamıza rağmen ortak derslerimiz sırasında ilk defa gördüm. Güzelliğinin yanı sıra garip bir çekiciliği de vardı. . Herkesten çok farklıydı. Yavaş hareket eder, kendinden emin bir şekilde tane tane konuşurdu. Konuşmaları mantıklıydı. Onu gördüğüm ilk gün zihnimde canlandı bir an. Omuzuna kadar uzanan sarı saçları ve beyaz paltosuyla çok hoş bir görüntüsü vardı.
Balıkçıyla ne konuştuklarını merak ettiğimden beni görmeyecek şekilde arkasına yaklaştım. Yine aynı ses tonu, tane tane konuşması. Sesi ve ona özgü konuşma şekli hiç değişmemişti. Balıkçıyla pazarlık etmeye uğraşıyordu. İstediği on lira indirim yapılmasıydı. Balıkçı indirim yapmaya yanaşmadığından konuşma uzadıkça uzuyordu.
Uzun bir zaman süresince istediğim halde bir türlü gerçekleşmeyen tanışma fırsatını, ders notlarıyla ilgili bir konuşma sırasında yakalamıştım. Daha sonra pek çok defa kantinde çay içtik hatta ısrarlarıma dayanamayarak bir hafta sonu benimle birlikte pikniğe gelmeye razı olmuştu. Öğrenci kafelerinde oturur, sinemaya ve tiyatroya giderdik. Ama daima bana soğuk davrandığını benden ona uzanan yakınlığı her zaman görmezden geldiğini hatırlıyorum. Bir gün bir derneğe üye olduğunu ve sık sık oraya gittiğini, orada yapılacak işleri olduğunu ve bana zaman ayıramayacağını söyledi. Dernek dediği siyasi içerikli bir kuruluştu. Benim de istersem oraya gelebileceğimi belirtti. Sırf onun hatırına gittim. Aslında siyaset hiç ilgimi çekmiyordu. Ama gördüğüm kadarıyla orada oldukça aktifti. Hazırladığı seminerlere ve konuşmalara izleyici olarak katıldım. Seminerlerden sonra arkadaşlarıyla birlikte geç saatlere kadar oturup, güncel olayları tartışmalarını izlerdim.
12 Eylül askeri darbesinden sonra tutuklandığını duydum.
Cezaevinde çok işkencelere uğramış. Ama hiç kimseyi ihbar etmemiş ağzından bir kelime dahi alamamışlar. Ona defalarca mektup yazdım. Bu mektupların ona verilip verilmediğini bilmiyorum ama hiç birisine yanıt gelmedi. Yaklaşık iki yıl kadar tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra ise tüm çabalarıma rağmen ona hiçbir şekilde ulaşamadım.
Gitmek üzereydi. Pazarlıktan sonuç çıkmamıştı.
Dükkanın yan tarafına yaklaştım. Orada beklemekte olan başka bir satıcıya seslendim. Yanıma geldiği zaman ‘’Şu on lirayı al ve hanımın istediği balıkları ver, ama bu parayı benim verdiğimi sakın söyleme’’ dedim. Balıkçı arkasından seslenirken beni görmemesi için hızla oradan uzaklaştım.
Büyük bir şok yaşıyordum. İzmir’de yaşadığımı bilmesine rağmen beni hiç aramamış, vakurlu duruşundan o zaman söylediği olumsuz sözlerden hiçbir şart altında geri dönmemişti. Sıkıntı içerisinde olduğu belliydi. Eminim ki sorsaydım da bana asla söylemezdi.
O anda hızlı bir yağmur başladı. Bu yağmura rağmen içimde hissettiğim buruklukla Karşıyaka’nın ıssız ve boş sokaklarında kaybolmak istedim.
www.haberhurriyeti.com / Cem Aydemir
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.