Sevgili okuyucularımız!
Kendimizden biliriz; Aşk ile beslenen evliliklerden güzel çocuklar doğar ve onların da aşkla yaptıkları evlilikler olmuşsa artık iyi ve mükemmel insanlar zinciri oluşmuş demektir.
İnsanoğlunda “iyi insan olmak” aslında yeterli bir şeydir. Tüm iyilikleri, inanışları, bir insanda olması gereken bütün hasletleri barındırır.
Çünkü iyi insan olmak;
İyi yurttaş demektir, İyi bir komsu, iyi bir arkadaş, iyi bir eş, iyi bir anne ya da baba demektir. İyi bir idareci, iyi bir yönetici, iyi bir hukukçu, iyi bir sanatçı… hatta iyi bir siyasetçi de demektir. İyi bir inanç sahibi, iyi bir ahlak sahibi, iyi ve merhametli insan demektir.
EĞİTİM ve SEVGİ…
Bütün insanları besleyen en önemli şey sevgi ise, onu destekleyen ve olgunlaştıran da eğitimdir. Yoksa eğer ikisini bir arada bulunduramazsak, karşımızda bunun eksikliklerini taşıyan eksik insanlar profili çıkar ki, bu eksik insanların ülke yönetimi ve idaresinde yetkinlik kazanması hali ülkeye ve yurttaşlara refah getirmez, getiremez.
Nasıl yani? diyenler için biraz açalım.
Bir sevginin eseri olarak doğan ve yetişen insanlar doğal olarak sevgiyle beslenir ve büyürler. Ailenin olanakları ne olursa olsun, eldeki en iyi imkânlarla eğitim almış, aile sevgisiyle desteklenen bir tahsil yaşamları olur.
Buna itiraz var mı?...
Böyle yetişen çocuklar pozitif ilimle uğraşır ve hurafelerden haz etmezler, çünkü onlar hurafelerden ziyade pozitif ilimle, gerçek yaşamla yüzleştirilerek yetiştirilirler.
Peki, buna da itiraz olur mu?...
Bu bir genelleme diyen olursa, temeldeki sevgiye dayanan yetiştirme sisteminde kaçak var demektir. Yine de aksini düşünmek aklınıza gelmişse etrafınıza bir bakın göreceksiniz. Çöpten kazanç sağlayanların gülümsemesini görünce mahcubiyet hissinizin canlandığını göreceksiniz. Bu tür insanların vatan, bayrak ve millet sevgisini de gözlemleyin. Göreceksiniz ki içlerinden Vatanını, bayrağını, milletini sevmeyen, anayasaya bağlılığı tartışılan bir tek insan bile göremeyeceksiniz.
Vatan ve Millet sevgisine gelmişken bizim bu ülkeye, millete ve bayrağa bağlılığımızın kurallara dökülmüş hali olan Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerini kapsayan Anayasamızın ilk dört maddesini de hatırlayalım ki koskoca Türkiye cumhuriyetinin anayasasının ilgili maddeleri hala yürürlükteyken bu maddelere ne kadar uyulabildiğini hafızamızda canlandıra bilelim.
Anayasanın ilk dört maddesi ne diyor?
DEVLETİN ŞEKLİ
Madde 1.
– Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ
Madde 2.
– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ, RESMİ DİLİ, BAYRAĞI, MİLLİ MARŞI VE BAŞKENTİ
Madde 3.
– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.
Başkenti Ankara'dır.
DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER
Madde 4.
– Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
*
Şimdi gelelim büyük haritaya:
Bu ülkede “Ben ülkemi seviyorum, anayasaya bağlıyım” diyerek yemin eden kaç kişi bu maddelere uymuş, uyabilmiş?
Dahası onlara yine anayasanın bu maddelerine bağlı kalarak bu yolu açan seçmenlerin kaçı uyabilmiştir.
Şimdi soru şu:
Ortalıkta bar bar bağıran bu kadar insan, vatan, bayrak, millet diyerek canını vermeye hazırsa bu hale nasıl geldik? Dahası bu söylemler doğru mu yoksa akıntıya (!) kapılıp gidenler mi?
Hadi hepimizin ödevi bu olsun.
*
Bu günlerde yine “Anayasa Değişikliği” gündeme düştü.
“Çağdaş ve ilerici bir anayasa yapalım” deniliyor.
İyi de yürürlükte olan bir anayasamız varken ve ona uyulması yasal zorunluluk iken uyuluyor mu? Yeni yapılacak anayasaya da uyulacağının kanıtı olarak görmek ya da en hafifinden böyle şüpheyle bakmak yanlış mı olur?
Örnek olarak yukarıda Anayasamızın ilk dört maddesini verdim ki bu maddeler yine bu yürürlükteki Anayasaya göre değiştirilmesi mümkün değildir.
Hatta “1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” hükmü çok nettir. Hal böyleyken şimdi bunlar konuşulmuyor mu?
Ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Milletvekilleri (Askeri- bürokratı- yargısı ve diğerleri de dâhil) göreve başladıklarında bu anayasaya sadık kalacağına, koruyup kollayacağını namus ve şeref sözü vermezler mi? yemin etmezler mi?
Ederler, ettiler tabi ki…
Anayasayı tanımayanlar, hukukun üstünlüğünü yasalara uyarak ve vicdani kararları veremeyenler de bu yemini etmiş insanlardan değil midir?
Her ülkede olduğundan daha da fazla içimizde hain beslemekte olduğumuz yalan değildir.
Başta söylediğimi tekrarlayım;
“Bu insanları besleyen en önemli şey sevgi ise, onu destekleyen ve olgunlaştıran da eğitimdir. Yoksa eğer ikisini bir arada bulunduramazsak, karşımızda bunun eksikliklerini taşıyan eksik insanlar profili çıkar ki, bu eksik insanların ülke yönetimi ve idaresinde yetkinlik kazanması ülkeye ve yurttaşlara refah getirmez, getiremez.”
KURTULUŞ ÇAĞDAŞ EĞİTİM ve SEVGİDE…
Ülkenin kurtuluşu çağdaş eğitim ve sevgidedir. Bu sevgi; ayrıştırmadan birleştirerek oluşturulacak insan sevgisi, doğa sevgisi, hayvan sevgisidir. Elbette ki en başa Yurt ve bayrak sevgisini oturtuyorum.
Yani “iyi insanlık” şarttır.
Durum gerçekten kaygı vericidir.
Gelin bu güzel ülkenin yönünün çağdaşlıktan dönmesine izin vermeyelim.
Reçete bellidir,
Çare Atatürk ilkelerindedir, Çare, Atatürk’ü düşünmekte, Atatürk gibi düşünmektedir.
Cumhuriyetle ve Atatürk’le kalınız.
Refazettin Çığır / [email protected]
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.