Barışın savaşa göre çok daha 'insani' bir durum, tutum, kavram vs olduğuna inanırdım eskiden...
Bu konu açıldığında “Savaş, çok küçük bir -muktedir!- azınlık dışında, istisnasız tüm insanlara acı, ölüm, keder, yokluk, yıkım, -gereksiz ve anlamsız!- bir düşmanlık dışında hiçbir şey getirmez. Kabul edilebilir tek savaş nedeni, saldırgana karşı savunma gerekliliğidir. Bunun dışında tüm savaşlar salt egemenlerin çıkarlarına hizmet eder. Ve onlar öyle istiyor diye savaşmak bir insanlık suçudur, benim savaşım değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır” derdim tüm kalbimle inanarak ve “Savaş, sadece kendilerini saldırganlar karşısında savunma mecburiyetinde kalanlar için vicdani açıdan kabul edilebilir bir seçenektir” diye devam ederdim heyecanla, “Kopmak, bölünmek, ayrılmak için tüm savaşlar. Ya da, kopmuş, bölünmüş, ayrılmışların arasında. Peki ama, neden birleşmek, kaynaşmak, bir olmak için değil? Çünkü o görüşte olanlar savaşmaz, eşyanın tabiatına aykırı! Ama 'Bizim kimseyle düşmanlığımız yok, olamaz, birlikte barış içinde yaşamak istiyoruz!' deyip, bunun -savaşını demeyelim!- mücadelesini vermek de var ki, nedense bazılarının hiç işine gelmiyor. Neden acaba?” sorusuyla tamamlardım sözlerimi…
Doğrusu ya, içten içe bu inancımı koruyorum hâlâ...
Ama, sürekli kendi kendimi kandırmamın da bir manası yok hani!.. (Polyanna çok saf ve sıkıcı bir kızdır zaten!)
Açıkça görünen o ki; barış diye bir şey yok bu dünyada!..
İnsanoğlu, -en azından şimdilik!- dünyadaki besin zincirinin en üstünde yer alan 'yırtıcı bir hayvan türü' sonuçta...
Bencil, çıkarcı, açgözlü, saldırgan, içten pazarlıklı, vahşi, kibirli, acımasız, umursamaz, ahlaksız, vicdansız, kan dökücü, doyumsuz...
Savaş -daha doğrusu, saldırganlık!- doğal olarak, ona en uygun eylem tarzı...
Barış ise, ancak işine geliyorsa inanır gibi yaptığı bir 'yalan' onun için...
Ve iki kavga/savaş arasında kalan dinlenme, toparlanma, kendine gelme, diğer işlerine zaman ayırma vs zamanı sadece...
Bir nevi ara, mola...
Ama her halükârda; aslolan savaş!..
Hem söylesenize; siz -geçmişte ve bugün!- gıptayla bakılan hangi büyük medeniyetin acısız, ölümsüz, savaşsız, kansız kurulduğunu, kurulabildiğini sanıyorsunuz ki?..
'En medeni' demek, 'en başarılı saldırgan' demektir aynı zamanda...
Kimbilir, belki -zeka ve bilgi düzeyimizin gelişmesine bağlı olarak!- gelecekte bazı şeyler değişir...
Eh, ne de olsa, küçücük bir umut işte!..
Haa, bu arada, "Ama ben o anlattığın gibi biri değilim ki!" savunmasının da pek bir anlamı yok bence...
Yakaladığı yavru ceylanı yemeyip, sevgiyle yalayan aslan videoları da görüyoruz arada...
Fakat, bu durum aslan türünün genel karakterini değiştirmiyor, değil mi?..
Ve son olarak:
'Yurtta barış, cihanda barış!', ancak savaşın yarattığı yıkımı, acıyı bizzat yaşamış insanların söyleyeceği (ve onaylayacağı!) bir düsturdur aslında...
Oysa, kapitalizm gözlüğüyle bakıldığında, barış, çok kârsız bir durum ve yatırımdır...
Hele cihanda barış!..
Cihan ne kadar çok savaşırsa, cihanı savaştıranlar o kadar çok kazanır...
Din, mezhep, vatan, millet, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi vs...
Tüm bunlar insanları savaşmaları gerektiğine inandırmak için uydurulan kılıflardır sadece...
Aslolan savaştır...
Asıl büyük para savaşta kazanılır...
Sömürü ve kölelik savaşla sağlanır...
Ve olan hep yalnızca birer sayıdan ibaret olan sıradan insanlara olur...
Yani bizlere!..
Gerisi hikaye.
Murat Hiçyılmaz / murat_hicyilmaz@ yahoo.com
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.