Köylü Milletin Efendisidir.


Edebiyat dersini ders programında gördüğümde mide bulantısı gibi bir his yaşıyordum adeta. Fizik dersinin heyecanı, matematik dersinde sayıların dansı ya da geometri dersinde olduğu gibi şekillerin ahengi yoktu benim için Edebiyat dersinde.


Benim için şöyle bir deneyimdi; Açıyorduk kitapları, karşımızda uzunca bir metin, elbette bir yazarı var, kısaca yazarı tanıyalım(kim olduğuna dair hiç bir fikrim yok orada çoktan ilgimi kaybetmişim, kimse kim beni heyecanlandıran bir düşünce, benimle ortak olan bir özellik yok, içselleştirememişim.) Hangi tarzda bir metin bu…. zZz zZz


Kısa süreli hafıza kaybından sonra sorular kısmına geliyoruz. Diğer sayfada metin ile ilgili sorular. Problem çözmeyi çok küçük yaştan beri severim, çekirdek çitlemek gibi önüme düşmeye görsün ancak soruyu bir okuyorsun sanki acısına denk gelmiş gibi ağzımda kötü bir tat. Şair burada ne demek istemiş?


Ne bileyim ben ne demek istemiş, ben alışmışım verilenler, istenenler şeklinde problem çözmeye, şair oraya kelimeler yazmış, okuyorum tamam diyorum burası eşitliğin sol tarafı şimdi de sağ tarafa başka bir şey yazılacak. Ara düşün taşın bende cevabı yok, çok bilinmeyenli bir denklemde elimde üç beş dize ile birbirimize bakarken bu işkence bitsin diye zilin çalmasını bekliyordum.


Ders bitse de zulüm bitmiyordu. Ödevler, bir de her ders başında yapılan ödev kontrolü. Derse olan ilgim gidince ne saygı kaldı ne merak. Özensizce ve rastgele bir yöntem belirledim. Matematik imdadıma yetişti, bilinmeyen yerine rastgele bir değer atayıp deneme yanılma yöntemiyle ilerlemeye karar verdim.


Şair burada ne demek istemiş?


”Mesken genel lokomotif üzerinde değişik yollar karar irsaliye deneme için gelir. Alt katmanların genişliği ölçü fener deyim eller kasten tutulmuştur aslan.”


Bu sorunun cevabı olsa olsa 2 satır olur diyerek uzunluk ölçü birimine göre alakalı alakasız kelimeleri yan yana dizeledim. Ders öncesi arada benimle ortak ilgi alanları olan arkadaşlarımla sohbet edeceğiz ancak bizim tayfadan ödevi yapan daha doğrusu yapmış gibi yapan bir tek ben varım.


-Sen yaptın mı?
-Yok,
-Sen?
-Ben de yapmadım.
-Ben karaladım bir şeyler. -Defteri bırak biz de yazalım.
-Sıranın altında.
O kadar ilgisizim ki dersle, ödevle. Aklıma bile gelmiyor.


Ders başladı, ödev kontrolü. Bu betimlemeyi yapmaktan utandım, yazmayacağım. Ancak dersi değil de öğretmeni sevmiyormuşum onu anladım. (Yazarken de öğreniyor insan #yazdım; bir tane sevmediğiniz ders ile ilgili anınızı bir tane de sevdiğiniz ders ile anınızı yorum olarak yazın ve kendiniz görün. #yazdım şeklinde bir etiketleme yaparsanız eğer ben de oradan takip edebilirim, ortaya bir laf attık sınanmasını ve doğruluğunu test etmeyi çok isterim.)


Öğretmeni sevmediğim için onun da beni sevmesini beklemek saçma olur zira o gün yaşananlardan sonra eline güzel koz vermiştim. Elinde kalem ile sıra sıra dolanıyor bir yandan da kitaptan yeni konuyu işliyor. Ödevlerin yazılı olması gereken defterlere üstün körü bakıp imza ata ata geliyor. Hani düşük not beklediğiniz sınavın açıklanmasından hemen önce yaşadığınız karın ağrısı var ya giderek şiddetleniyor ve defterime atılan imza ile rahatlıyorum. Yanımdan geçip gidiyor kulağımda o ağrıdan geriye kalan sınıfın uğultusu birden kesiliyor, öğretmen de sessiz. Kısa sürede anlaşılıyor gerçekler.


Bizim tayfa yazıları aynen geçirmiş, kelime bile değiştirmemişler. Aynı yazıya imza atarken ne yazıldığından çok kopya çekilip çekilmediği kontrol ediliyormuşçasına yakalandık. Defterler toplandı, cinayet masası dedektifi sırasıyla sorguya başladı çünkü deliller birebir aynıydı. Kopya çektiren de suçluydu ancak deliller incelenirken orataya çıkan durumu tahmin edebiliyorsunuzdur.
Kamu vicdanını rahatlatmak içindi sanırım, tüm sınıfa sesli bir şekilde okuduktan sonra suçlular hemen çözüldü. Zaten inkar edilecek bir şey de yok sevmiyorum işte. Matematikte yerine koyduğumuz gibi, oyun oynarken geçemediğimiz bölümde şifre yazdığımız gibi farklı bir yöntemle deneyip yanıldım :)


Oysa ne kadar önemliymiş şairin orada ne demek istediğini anlayabilmek. İçinde ne güzellikler varmış. Yıllar sonra anlamak zorunda kalabiliyorsunuz belki de hiç anlayamayacaksınız aslında içinde nice güzellikler ve bilgiler barındıran, macera dolu konuları. Fizik, Matematik, Felsefe, Kimya, Beden Eğitimi hangisini zamanında sevmediyseniz o konunun kendine has lezzetleri varmış.


Tadına bakmak isterseniz hemen deneyebilirsiniz. Elinizdeki malzemelerle hemen başlayın, tarifi veriyorum.


“Köylü Milletin Efendisidir” - Burada ne anlatılmak isteniyor?

Yazıyı okumayı bitirir bitirmez ama bir kağıda, ama bu yazının altına bu soruya cevap vermeye çalışıyorsun, işte senin yaptığının tadı bu, başkalarının tadı nasıl diye bir de onlara bakıyorsun, sonra fikirlerine misafir olanlara veya kendine daha lezzetlisini yapıyorsun.

Ben kendi cevabı bir sonraki yazıda yazcağım. Malum acı tecrübelerim var, kimse kopya çekmesin, çektirmesin. Bir sonraki ve diğer yazılarıma https://linktr.ee/fehmiatican bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Fehmi ATİCAN | [email protected]

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Fehmi Atican - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.



İZMİR MARKALARI

Şehir Markaları arasındaki yerinizi alın, fırsatı kaçırmayın

+90 (232) 246 82 46
Reklam bilgi