Bakmak, Görmek, Yaşamak...

Ha bu dindensin, ha şu mezhepten...

Ne farkeder?..

Ha şu ırktansın, ha bu kavimden...

Ne farkeder?..

Ha çok dindarsın, ha ateist...

Ne farkeder?..

Ha devrimci solcusun, ha muhafazakar sağcı...

Ne farkeder?..

Ha şucusun, ha bucu...

Ne farkeder?..

Sen de aynı havayı soluyorsun, o da...

Sen de acıkıyorsun, o da...

Sen de başını sokacak güvenli bir yuvan olsun istiyorsun, o da...

Sen de mutlu, huzurlu, daha iyi bir yaşam sürmek istiyorsun, o da...

Sen de yaşlandığında hiç yarın endişesi olmayan sağlıklı ve neşeli torunlarınla oynamak istiyorsun, o da...

Ne kadar karşı çıksan da, tüm temel ihtiyaçlarınız aynı işte!..

Tüm ayrımlara, bölünme ve böldürme çabalarına karşın, hepimiz aynıyız...

Bunca kin, nefret, düşmanlık, savaş, acı, ölüm neden peki?..

Neden?..

Görmüyor musun, göz göre göre kandırılıyorsun işte!..

Olmadığın -ve aslında olmak da istemediğin!- kötü, vahşi, yıkıcı, ahlaksız, vicdansız bir varlık haline getirilmeye çalışılıyorsun...

Gör artık...

Gör ne olur…

Ve yılbaşı münasebetiyle…

Dörtbuçuk milyar yıldır dünya güneşin çevresinde dönüp duruyor. Bir takvime olan gereksinim nedeniyle her tur için bir başlangıç anı/noktası koymuşuz ve sonra da (yaptığımız iş çok hoşumuza gittiğinden herhalde!) o anı kutlamaya başlamışız...

Neyi kutluyoruz?..

Bir yılı daha (öyle ya da böyle!) devirdiğimizi mi?..

Eh doğru, devirdik gerçekten!..

Az şey mi bu?..

Kutlu olsun...

Murat Hiçyılmaz / [email protected]