Herhangi bir konuda çözüme ulaşmak istiyorsanız, sanırım şu üç yoldan birini seçmek zorundasınız:
1- Sorun yaratan konuyla bütün gücünüzle mücadele eder ve o sorunu yok edersiniz... (Örneğin; okuma-yazma sorunu halkın yüzde yüzüne okuma-yazma öğrettiğiniz gün, artık çözülmüştür!)
2- Sorun yaratan -ve bir çözüm aradığınız!- o konuyla aranızdaki tüm bağları keserek, sorunun sizin için sorun olma -ve dolayısıyla bir çözüm arama!- durumunu ortadan kaldırırsınız... (Örneğin; Avrupa Birliği'ne üye olabilme sorunu, siz bu hedeften tamamıyla vazgeçtiğiniz gün, artık çözülmüştür!)
3- Sorun yaratan konuda taraflar olarak konuşur, tartışır ve karşılıklı tavizler sonucu ortak bir çözümde uzlaşırsınız... (Örneğin; Kürt sorunu taraflar arasında samimi ve kalıcı bir uzlaşmaya varıldığı gün, artık çözülmüştür!)
Bunları aklımızda tutarak, devam edelim:
Ülke olarak nereye gidiyoruz?..
Bizler, çeşitli yönleriyle gidişattan memnun olmadığımız için, bu gidişatı değiştirmek istiyoruz...
'Çeşitli yönleriyle' dedim, çünkü -mesela!- bir kısım insan için ‘hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı’ en önemli sorun iken… başka bir grup insan için 'laiklik ilkesinden uzaklaşma' en önemli sorundur... başka birileri için 'yetersiz-liyakatsiz-sadece kendi çıkarları peşindeki insanların elinde ülkenin geleceğinin karartılması' en önemli sorundur... daha başka birileri için 'iş/çıkar ilişkilerinin bozulması/engellenmesi' en önemli sorundur... daha başkaları için 'kendi özel yaşam tarzlarının/alışkanlıklarının tehdit altında olması' en önemli sorundur... daha da başkaları için 'aidiyet hissettiği çevrenin/grubun güç kaybetmesi' en önemli sorundur... bir diğerleri için ise 'ulusun birlik ve bütünlüğünün bozulması' en büyük sorundur...
Vesaire, vesaire...
(Bu arada, hiç unutmamız gereken; bir de işin karşı tarafı var ve 'onlar' da 'başka nedenler' ile, gidişatın bizim istediğimizden farklı bir yönde olması çabasındalar!)
Dahası; diyelim ki 'x' kişisini bu hükümetin karşısında olmaya iten en önemli neden ile, 'y' kişisini karşısında olmaya iten en önemli nedenleri incelediğimizde, aslında 'x' kişisi ile 'y' kişisi arasında da, en az hükümet ile 'x' kişisi veya hükümet ile 'y' kişisi arasında olduğu kadar karşıtlık/anlaşmazlık olduğu ortaya çıkabilir...
Irkçı bir Türk ile ayrılıkçı bir Kürt arasında -diyelim!- dinci/ümmetçi bir hükümete karşı olmak dışında bir ortaklık kurulabilir mi?.. (Ve onların tek bir konuda aynı görüşte buluşmaları ne menem bir 'ortaklık'tır gerçekten?)
Yani, sadece karşı olmak yetmiyor. Neden karşı olduğumuzu da çok açık bir biçimde açıklamamız gerekiyor...
Neden karşıyız?..
Ben, kendi düşüncelerimi söyleyeyim:
Temel olarak herhangi bir dini, mezhebi, ırkı, soyu, sınıfı vs referans alan bir yaklaşımın insanoğlunu götürecek hiçbir -olumlu!- hedefi olamayacağını düşünüyorum...
Dahası, insanların arasındaki uçurumu kapatmak bir yana, daha da derinleştireceği kanaatindeyim...
Zenginle fakir arasında, yönetenle yönetilen arasında, bir dinden, mezhepten, ırktan, soydan olanla diğerleri arasında...
İnsanlar -örneğin!- dindar olabilir. Yönetimdeki insanlar da dindar olabilir. Bunda hiçbir sorun yoktur. Benim burada kastettiğim; devlet yönetimine dinin sokulması anlayışı ve zorlamasıdır...
'Devlet'in istisnasız tüm vatandaşlara aynı/eşit uzaklıkta durması gereken bir mekanizma/aygıt olması gerektiği için... herhangi bir grubu diğerlerinden ayırarak kayırmaya başladığı an tıkanır ve görevini yapamaz hale gelir doğal olarak...
Tam da bu yüzden, mutlaka ve mecburen 'laik' olması gerektiği gibi, genel bir mutabakatla kabul edilmiş tüm yasaların adil, dürüst, her türlü ayrımcılıktan uzak, tarafsız uygulayıcısı olmalıdır... (Eğer o yasalarda bir sorun varsa, onları da -sorunu ortadan kaldıracak şekilde!- düzeltme yoluna gitmelidir tabii!)
Herkes için huzur ve güveni sağlamalıdır... Sağlık, barınma, beslenme, eğitim, altyapı, sanat, bilim, teknoloji yatırımları yapmalı, ülkenin geleceğine dair halkın tümünü mutlu edecek hedefler oluşturarak, o hedeflere ulaşmanın yollarını açmalıdır...
Yani laik, demokrat, barışçı, çevreci, özgürlükçü, bağımsızlıkçı ve ilerici olmalıdır...
Benim açımdan devleti yönetmeye talip olacak bir siyasi partinin ideal yapısı/programı budur...
Ve hayalini kurduğum(uz) ülkeyi yaratmanın başka bir yolu da yoktur!..
Murat Hiçyılmaz / [email protected]
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Meltem - Büyük çoğunluğumuzun tamamını anladığı günkü ülke
Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.