Prof. Dr. Özgür ALPARSLAN
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi
Zayıflayan antioksidan savunma sistemlerimizi doğal ve dengeli beslenerek güçlendirebiliriz!
Yaşadığımız dünyada giderek hastalıkların artması ile sağlıklı besinlerin tüketimi de artmakta ve insanlar sağlıklı beslenme eğilimi göstermeye yönlenmektedir. Yaşanan bu değişim ile tüketiciler yedikleri ürünlerin besin değerlerini araştırmaktalar ve besin öğelerini okumaya başlamaktadırlar.
Sağlık algısında ise genellikle renkler devreye girmekte ve renklere göre besinlerin tüketimi veya sağlıklı olup olmadığına karar verilebilmektedir. İşte bu noktada karşımıza sağlıklı beslenmeyle ilişkili olarak “mor yiyecekler” ya da “antosiyaninler” yani “flavanoidlerce” zengin yiyecekler çıkmaktadır. Bu nedenle sağlıklı beslenme içinde mor yiyeceklerin insanlar tarafından tercih edilebilecek özelliklere sahip olması ayrı bir öneme sahiptir. Son iki üç yıl içerisinde gastronomi akımlarında “Mor yiyecekler” de yerini almıştır.
Oksijen insan yaşamı için zorunludur, tüm hücrelerimiz oksijeni kullanarak enerji üretirler. Ancak bu kadar önemli olan oksijen zaman zaman vücudun bileşenleri ile reaksiyona girerek, oldukça yüksek düzeyde, stabil olmayan serbest radikal olarak tanımlanan moleküller üretebilmektedir. Oksijen yaşam için en önemli koşul iken, aynı zamanda önemli bir tehdit unsuru haline dönüşebilmektedir. Savunma mekanizmamız bu zararlı etkileri sınırlandırsa da tamamen yok edememektedir ve yıllar geçtikçe var olan oksijenin vücut dokularında yol açtığı zarar artmaktadır. Vücudumuzun savunma sistemi bu zararlı etkilerle baş edemediği zaman vücutta “oksidatif stres” olarak adlandırdığımız olumsuz bir durum oluşmaktadır. Uzun süre yaşanan oksidatif stres hücrelerde kansere yol açacak kadar çoğalmaya, hücre fonksiyonlarında bozulmalara ya da hücre ölümüne yol açmaktadır. Oksidatif stresin vücuttaki etkilerini azaltan antioksidanlar ve dengeleri Şekil1’de yer almaktadır.
Beslenme ve sağlıktan söz ederken gebelikte beslenme ve bebek sağlığına anne beslenmesinin etkileri insanlar arasında önem kazanmıştır. Gebelik döneminde yeterli ve dengeli beslenme, makro ve mikro besin ögelerinin gereksinim duyulan miktarda alınması önemlidir. Aksi halde makro ve mikro besinlerin yetersiz alınması vücut savunmasını, anne (maternal) ve bebek (fetal) bakımından olumsuz etkileyebilmektedir. Nörolojik bozukluklar, doğum defektleri veya anomalileri, bağışıklık sisteminde zayıflık gözlenmektedir.
Serbest radikallere karşı maternal ve fetal savunma ancak antioksidanlar aracılığı ile sağlanabilmektedir. Antioksidan sistemin çalışması ise besinlerle alınan enzimatik olmayan (besinlerle alınan) antioksidanların yardımı ile oluşmaktadır. Gebelikte antioksidan diyet farklı mekanizmalar üzerine etki ederek gebelik dönemindeki oksidatif stresi azaltmakta ve strese bağlı gelişebilecek olumsuzlukları önlemede etkili olmaktadır. Ayrıca mor besinlerde sadece antosiyaninler değil fenolik bileşiklerin varlığı da diğer bir doğal antioksidan kaynağını oluşturmaktadır. Diğer küçük molekül ağırlıklı antioksidanlar gıdalarda bulunurlar, en iyi örnekleri E ve C vitamini ile karotenoidlerdir. Bunların dışında özellikle mor ve kırmızı gıdalar içerisindeki diğer antioksidan bileşikler genelde fitokimyasallar, fenolik ya da polifenolik maddelerdir.
Şekil 1. Oksidatif stresin vücuttaki etkilerini azaltan antioksidanlar
Flavonoidler, bitkisel fenoliklerin en büyük ve en önemli grubunu oluşturmaktadır. Fenolik bileşiklerden antosiyanin denilen grup, kırmızı-mavi, mor tonlardaki renklerde meyve ve sebzelerde bulunmaktadır. Fenolik bileşikler haricinde, Flavonoidler serbest radikal savar olmaları, enzim aktivitelerini düzenlemeleri, kanser hücre çoğalmasını baskılayıcı, antibiyotik ve antiallerjen özelliklerini yüksek olmaları, ishal, ülser ve iltihabı önleyici ilaç gibi görev almalarından dolayı önem taşımaktadır. Antioksidan kaynağı olan polifenoller ise serbest radikallerin baskılanmasında ve bunların neden olduğu hastalıkların önlenmesinde önemlidirler.
Polifenoller olarak isimlendirilen antioksidanlar en zengin biyoaktif bileşiklerdir ve bu bileşiklerin diyetteki günlük 1 gr’ının tüketimi, Vitamin C tüketimine göre 10 kat daha değerlidir. Bu nedenle polifenoller güçlü antioksidanlar olarak kabul edilmişlerdir. Polifenoller bağırsak bakterileri üzerinde prebiyotik etki göstererek bağırsak mikrobiyotasını da düzenlerler. Polifenoller, antioksidan olmaları yanında yapılarındaki çok sayıda fenol grubu sayesinde antimikrobiyal özellikte sergilemektedir. Prebiyotik benzeri etkisi ile polifenoller bazı patojen mikroorganizmaların kolonize olmalarını engellerken, yararlı bakterilerin gelişimini de teşvik etmektedir.
Yaban mersini, siyah ahududu ve kırmızı böğürtlen gibi meyvelerin bağırsak mikrobiyotasını modüle ettiği, obezite kontrolünde etkili olduğu bildirilmektedir. Siyah ahududunun bağırsak mikrobiyota elemanlarının miktarının artması sonucunda, bağırsak iltihabının önlenebileceği, insülin duyarlılığının artırdığı, nörodejeneratif ve kardiyovasküler hastalıkların önlendiği saptanmıştır. Son yıllarda sıkça görülen Alzheimer, Parkinson ve otizm gibi nörolojik/nörodejeneratif hastalıklarda, mikrobiyota kompoziyonunun ve aktivitesinin önemli olduğu gösterilmiştir. Profenoller koruyucu etkileri sayesinde bu hastalıkların bulgularının azaltılmasında etkili olabilmektedir.
Hamilelikte antioksidan düzeyinin, hamileliğin ilk üç ayında yaklaşık %50, son üç ayında ise % 80-90 oranında arttığı ve gebelik döneminin sona ermesiyle birlikte tekrar düşüşe geçtiği görülmüştür. Antioksidan düzeyindeki artış gebelik zehirlenmeli (preeklampsili) kadınlarda daha yavaştır ve her dönem için normal hamile kadınların antioksidan seviyelerinden daha düşüktür. Hamilelik boyunca hipertansiyonun ve preeklampsinin komplikasyonlarını azaltmak için E vitamini takviyesinin yapılması ve bol miktarda antioksidan içeren besinlerin tüketilmesi araştırmacılar tarafından önerilmektedir.
Antosiyaninlerin, kötü kolestrolün oluşumunu, ayrıca antikanserojen, antiimflamatuar ve üriner enfeksiyonları önleyici etkilerinin de olabileceği bildirilmektedir. Siyah üzümün sağlık açısından önemi, ihtiva ettiği ve yukarıda bahsi geçen fenolik bileşiklerden kaynaklandığından bu bileşikler bilinen en önemli doğal antioksidan maddelerdir, üstelik anemiye verdiği destekle birlikte gebe ve çocuklar tarafından tüketilmesi yararlı olacaktır. Üzüm suyu, özellikle bebeklerin beslenmesinde anne sütü yetmediği durumlarda tavsiye edilen çok değerli bir gıda maddesi olarak bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda üzüm suyunun zihinsel ve fiziksel yaşlanmayı geciktirebileceği belirlenmiştir.
Ayrıca mor, kırmızı ve mavi renkli meyve ve sebzelerdeki antosiyaninlerin, çeşitli mekanizmalarla mikrobiyal enfeksiyonu önlemede ana biyoaktif madde olduğu da bilinmektedir.
Sağlığı korumak, daima hasta olduktan sonra tedavi olmaktan daha akılcı bir yoldur. Bu nedenle modern yaşamın stresinden uzaklaşıp doğaya dönmek ve bol antioksidan ihtiva eden mor besin maddelerini tüketerek antioksidan savunma sistemini güçlendirmek bizim için daha öncelikli olmalıdır. Zayıflayan antioksidan savunma sistemlerimizi doğal ve dengeli beslenerek güçlendirebiliriz.
Gebelik döneminde besinlerden antioksidan gereksinimlerinin karşılanması antioksidan savunma sisteminin tam ve etkili çalışabilmesi, oksidatif strese karşı savunmayı sağlamak için önemlidir. Bu yüzden gebeliğin başlangıcından itibaren yeterli ve dengeli beslenmenin, mikro besin ögelerinin gereksinildiği kadar alınması hm anne hem de anne kanındaki bebek (fetal) sağlığı için elzemdir.
Kaynaklar
Berköz M., Yalın S. (2009). Normalve Preeklamptik Gebelerde Lipid Peroksidasyonu ve Antioksidanaktivite ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi 10(2): 53- 58
Burak M, Çimen Y. 1999. Flavonoidler ve antioksidan özellikleri. T Klin Tıp Bilimleri, 19: 296–304.
Cemeroğlu B., Yemenicioğlu A. ve Özkan M. (2001). Meyve ve Sebzelerin Bileşimi Soğukta Depolanmaları. Ankara: Gıda Teknolojisi Derneği Yayınları, No:24., s.76-83.
Cemeroğlu B, Yemenicioğlu A, Özkan M. 2004. Meyve ve Sebze İşleme Teknolojisi. Cilt 1, 670 s, Ankara.
Çimen F., Polat H., Ekici L. (2020) Polifenollerin Bağırsak Mikrobiyota Kompozisyonunu Düzenleyici ve Nöroprotektif Etkileri. Akademik Gıda 18(2):190-208.
Demirer B., Yardımcı H. ( 2021). Besinsel Antioksidan Bileşenlerinin Maternal ve Fetal Sağlık Üzerine Etkileri. Kocatepe Medical Journal 22:147-154.
Duhig K, Chappell LC, Shennan AH. (2016). Oxidative stress in pregnancy and reproduction. Obstetric Medicine 9(3): 113-116.
El SN. (2016). Ege Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü Öğrencileri İçin Hazırlanmış Beslenme Ders Notu. Üçüncü yenileme, s:79-89.
Heyman-Lindén, L., Kotowska, D., Sand, E., Bjursell, M., Plaza, M., Turner, C., Holm, C., Fåk, F., Berger, K. (2016). Lingonberries alter the gut microbiota and prevent low-grade inflammation in high-fat diet fed mice. Food and Nutrition 60:29993.DOI: 10.3402/fnr.v60.29993
Kasnak C., ve Palamutoğlu R. (2015). Doğal Antioksidanların Sınıflandırılması ve İnsan Sağlığına Etkileri. Türk Tarım – Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi 3(5): 226-234.
Lipton LR, Brunst KJ, Kannan S, et al. (2017). Associations among prenatal stress, maternal antioxidant intakes in pregnancy, and child temperament at age 30 months. Journal of Developmental Origins of Health and Disease 8(6): 638-648.
Luo ZC, Fraser WD, Julien P, Deal CL, Audibert F, Smith GN. (2006). Tracing the origins of “fetal origins” of adult diseases: programming by oxidative stress? Med Hypotheses 66: 38–44.
Özdemir B. (2020). Akımlarında Sağlıklı Mor Yiyecekler. GSI Journals Serıe B: Advancements In Busıness And Economıcs 3(1):16-30.
Sarıışık, M. & Kardeş N. (2019). Gastronomi Akımları ile Renklerin İlişkisi Üzerine Bir İnceleme. International Conference On Eurasian Economies ,(pp.430-438) Famagusta.
Stenblom, E.L., Weström, B., Linninge, C., Bonn, P., Farrell, M., Rehfeld, J.F., Montelius, C. (2016). Dietary green-plant thylakoids decrease gastric emptying and gut transit, promote changes in the gut microbial flora, but does not cause steatorrhea. Nutrition and Metabolism, 13(1), 1-9.