Kılıçdaroğlu, son dönemde videolarla Türkiye’nin gündemine oturan mafya görüntülerine ilişkin de iktidara, 'Mafyanın at koşturacağı bir ülke yarattınız' diye seslendi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV'de ''Liderler Özel Söyleşisi''ne katıldı. Suat Toktaş, İpek Özbey, Ozan Gündoğdu ve Gökmen Karadağ'ın gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, pandemide zor günler geçiren esnaftan ''helallik'' istemesine ilişkin şunları söyledi:
“Helalleşme diyor ama neyin helalleşmesi? Vatandaş sizden hibe bekliyor. Dükkanı kapattı, ‘bana yardım et’ diyor. ‘Çoluk çocuğum aç, kirayı ödeyemiyorum, faturaları ödeyemiyorum’ diyor. Erdoğan 'para yok' diyemez. Para var. 'Para yok' lafını asla kabul etmiyorum. Birileri için para var. Üstelik dolar, euro ve her türlü imkan var. Doların fiyatı yükseldiği zaman beşli çete seviniyor. Köprüden geçerken, tünelden geçerken dolar üzerinden para ödeyeceksin. Bunlar döviz garantili. Peki esnaf, kahveci, büfeci taksici, bunlar ne yapacak? ‘Gel helalleşelim’ diyor. Bırak kardeşim sen helalleşmeyi. Sen önce bunlara geçinebileceği bir imkan sağla, para ver. Para var ama o paranın adaletli dağıtılması lazım.
Helalleşmek istiyorsa
Helalleşme olayı sadece ve sadece insanları avutmak, insanların inançlarını veya duygularını sömürmek amacıyla ‘onların sıkıntılarını ben nasıl unutturabilirim’ çabası. Bu çaba beyhude bir çabadır. Bu sıkıntıları yaşayan insanlar, bu sıkıntıları unutmuyor.
Erdoğan eğer gerçekten helalleşmek istiyorsa o beşli çeteyi parayı vermeyecek. Diyecek ki, ‘Kardeşim bana yıl sonuna kadar izin verin. Bu parayı size değil, esnafa dağıtacağım.’ Bunu söyleyecek, o kadar.
Şöyle görüyor Erdoğan; ‘Esnaf nasıl olsa bana oy verecek’… Esnaf bana oy vereceğine göre diğerlerine parayı ödeyeyim. Esnafa seçime yakın bir kıyak geçerim, hepsini unuturlar’ diye bekliyor. İki milyona yakın esnafımız var. Bunlara 2 milyar 200 milyon lira para verecek. 21 elektrik dağıtım şirketinin fiyatlarında yüzde 17,5 indirim yaptı. Sağladığı miktar iki milyar lira. 21 elektrik şirketi dağıtıcısına sağladığı imkanı milyonlarca esnafı vermedi.
Para var ama siyasi tercih esnaftan, vatandaştan yana değil. Siyasi tercih daha varlıklılardan yana. O nedenle pandemi süreci gelir dağılımını olağanüstü bozmaya başladı.''
“Süratle erken seçime gitmeli”
Kılıçdaroğlu, “Erdoğan erken seçime gider mi?” sorusunu şöyle yanıtladı:
''Erdoğan Türkiye’yi seviyorsa süratle bir erken seçime gitmelidir. Türkiye’yi, insanını seviyorsa... Türkiye’yi daha perişan, daha sorunlu bir hale getirmek istemiyorsa bir erken seçime gitmek zorundadır. En büyük hakem halkın kendisi. Memnunsa zaten vatandaş tekrar seçecektir. Memnun değilse başka bir insan getirecektir. ‘Hay hay kardeşim, Halep ordaysa arşın burada, sandığı koyuyorum, gelin kardeşim ben tekrar seçileceğim’ desin. Niye demiyor? Halktan korkulur mu? Gecikilen her günün faturası vatandaş üzerinde daha ağır bir yük bırakacaktır.''
Tek kişi yönetimi
''Millet ittifakını oluşturan partiler olarak güçlendirilmiş parlamenter sisteme ihtiyacımız var diyoruz. Bu sistem Türkiye’yi batırdı, devleti bir kişiye teslim etmek Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığına darbe vurdu. Hukuk sistemi askıya alınmış bir ülke görünümündeyiz. Rüşvet alan birisini Büyükelçi olarak atayan bir ülke gösterin bana. Biz ikisini Büyükelçi atadık.''
Kılıçdaroğlu, “Seçim sathı mailine girildiğinde 8 parti belli ilkeler manzumesi ile seçime gidebilir mi?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Bu konu hiç konuşulmadı. Güçlendirilmiş parlamenter sistemden neyi anladığınız konusunda her parti ilkeler belirliyor. Hukukçulardan oluşan ekip bir çalışma yaptı. MYK’da görüşüldü. Biz bunu 1.5 sayfalık metin haline getirip diğer partilerle ilkeler konusunu tartışacağız. Daha sonra gerekirse liderler veya ikinci insanlar bazında bir araya gelinip konuşulur. Sonra da deklare edilir.''
“Seçimler geldiğinde oturulur konuşulur’
''İttifakın genişleyip genişlememesi bugünkü sorun değil. Onu belli zaman diliminde düşünmek gerekiyor. Yerel seçimlerde ittifak yoktu, sonradan oluştu. Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yine oturup konuşuruz. İttifakın içinde kimler olur bugünden söylemek doğru olmaz. Belli şeyleri adeta belli zaman dilimi içinde ortaklaştırdık. Güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi. Biz bunu bir araya gelerek ortaklaştırmadık. Her parti kendi içinde tartıştı ve sonuçta aynı şeyler dillendirilmeye başlandı. Bu uzlaşma kültürünün yükselmesi açısından güzel.
HDP bizim ittifak içinde değildi. Önümüzdeki süreçte nasıl pozisyon alır bilmiyorum. Mithat Sancar ‘Millet ittifakı içinde değiliz, öyle bir düşüncemiz de yok’ dedi. Seçim sürecinde görüşmeler bir şekilde gerçekleşir. HDP’yi bir anlamda Cumhur İttifakı kendi yanında tutmak için özel bir çaba harcıyor. O kadar ki seçimlerde kırmızı bültenle aranan kişiyi devletin televizyonuna çıkardılar. Buna benzer pek çok çaba harcadılar. Ben bu milletin ferasetine gerçekten güveniyorum. Yemediler. Bunun oy için yapıldığını gördüler. Halkı kendi ayak oyunları ile kandırabileceklerini sanıyorlar. Halk bu ayak oyunlarını yemez. Seçimler geldiğinde oturulur, konuşulur, yol haritası belirlenir.''
“Bayram bayram gibi kutlanacak”
''Herkes rahat olsun. Bizim ittifakımızda Cumhuriyet Halk Partisi herkesin güvencesidir. Bu güvencenin yanında Temel Bey olacak. Bu güvencenin yanında İYİ Parti ve Meral Hanım da olacak. Bu güvencenin yanında Demokrat Parti olacak. Eğer olursa, ittifak büyürse Ali Babacan olacak, Sayın Davutoğlu olacak. ‘Aman ha sakın bunlara oy vermeyin, gelirse bunlar olacak’ diyorlar. Hiçbir şey olmayacak. Türkiye rahatlayacak. Bayramı bayram gibi kutlayacak. Bu bayram, bayram gibi kutlanıyor mu? Coronadan ölenleri bile gizliyorlar. Kaç kişi olduğunu da açıklamıyorlar.
Türkiye’nin aşamayacağı bir sorun yok. Devlet aklı diye bir kavram var. Bir kişi karar alırken, oturup tek başına almaz, yetkili insanlara danışarak karar alır.
Henüz konuşulmadı
Kılıçdaroğlu, “Seçimlerde çatı aday modeli mi parti genel başkanları mı aday olacak?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
''Millet ittifakı demokratik bir ittifak, bu süreçte bunlar konuşulmuyor. Tek aday mı olacak, ayrı ayrı adaylar mı çıkacak bu henüz konuşulmuyor. Biz zaten her an seçime hazırız. Seçim olsa da olmasada bütün kadrolarımızla çalışıyoruz.
Millet ittifakı karar alırsa Cumhurbaşkanlığı onur duyulacak bir makam. Seçilecek kişinin o güveni vermesi lazım. Belli bir takvimle biz bu ülkeye parlamenter sistemi getireceğiz. Altyapısı oluşturulacak. İttifakı oluşturan bütün aktörler de bu sürecin içinde olacak. Milletvekili çıkarsın çıkarmasın sürece dahil olacak. Temel Bey de orada yetkili konumda olacak. Gültekin Uysal, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu yönetimde olacak. Seçime bu anlaşıyla gitmek zorundayız. Cumhuriyetin kuruluşunda hangi felsefe ve anlaşı varsa Cumhuriyetin ikinci yüzyılının başında da aynı felsefeyi ortaya koyacağız. Bu ülkenin kendisini ilerici, solcu, muhafazakar her insan orada kendini görecek. Bu ruhu yaratmazsanız iktidara talip olmanın anlamı yok. Biz tek başımıza 400 milletvekili çıkarsak da olmaz. O ittifakın orada olması lazım. Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye’ye getirmeyi amaçlıyoruz.
'‘Seçimden önce belli olacak’'
Kılıçdaroğlu, ‘Seçime giderken cumhurbaşkanı kim olacak, yardımcıları kim olacak, biz bunları bilerek mi gireceğiz seçime” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Öyle olması lazım. İttifakı oluşturan bileşenlerin... Bir araya gelip konuşmamız lazım. Burada bir partinin bir kişinin çıkarı söz konusu değil. Bütün mesele Türkiye’nin çıkarı. Yolsuzluk israf haksızlık, adaletsizlik gırla. Son derece ağır sorunların altında olan bir Türkiye’den, bütün bu sorunları aşan bir Türkiye’ye. Millet ittifakının ruhu bu.''
Sen İçişleri Bakanı değil misin?
CHP Lideri, Sedat Peker’in video üzerinden yaptığı açıklamala İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıt vermesi yerine muhalefet partilerini eleştirmesi hatırlatması üzerine de şunları söyledi:
''Aklı başında olan insan şu soruyu sorar: Niçin? sen İçişleri Bakanı değil misin? Vatandaşın dikkatini başka yere çekmek niye? Muhalefeti suçlamak, akıl alır gibi değil... Bütün bu tartışmaların dışında benim bildiğim, sizin bildiğiniz şeyleri alt alta sıralayalım, Türkiye neden bu hale geldi...
Bir devlet rüşvet alan kişiyi büyükelçi atarsa mafya ne yapar? Man Adası'nda yani vergi cennetlerinde paralarının var. Yani Erdoğan ailesinin paraları. O paralar Türkiye'ye geldi 1 kuruş vergi ödemediler. Ama esnaf, çiftçi, emekli, asgari ücret ödüyor. Bir devleti yöneten aile, vergi cennetlerinde para tutar ve o parayı Türkiye'ye transfer ederse, vergi ödememek için mafya ne yapar? ''
'Bakan açıkça devleti soyuyor, mafya ne yapar?'
''Devleti soyan bir Ticaret Bakanı. Üstelik bakan olmadan önce, devletin başında olan kişinin eşinin adının kullanıldığını da resmi belgelere aktarılan bir ortamda, bu kişiyi getirip bakan yapıyorsunuz. Ve bakan açıkça devleti soyuyor, mafya ne yapar?
Erdoğan'ı 'mal varlığınızı araştırırız' diye tehdit ediyorlar: Tehdide boyun eğiyor
Bir kişiyi düşünün, devletin en tepesinde ve Türkiye Cumhuriyet'i devletini temsil ediyor. Makamda oturan kişi mal varlığı dolayısıyla tehdit ediliyor. 'Mal varlığını araştırırız' diye tehdit ediyorlar. 'Araştırmazsanız namertsiniz' diyemiyor. Tehdide boyun eğiyor. Peki mafya ne yapacak o zaman? ''
'At izinin it izine karıştığı ülke'
''Hazine ve Maliye Bakanı 128 milyar doları yok eden adam, görevinden ayrılırken bir Tweet atıyor; 'at izi, it izine karıştı' diye. At izinin it izine karıştığı bir ülkede mafya ne yapar? Vatandaşlarımız bunu hafızalarının bir yerine tutsunlar. Ne demek at izi it izine karıştı? Yani devlet devlet olmaktan, hükümet hükümet olmaktan çıktı; Türkçe tercümesi budur.
Bütün bunlarla aslında mafyanın da at koşturabileceği bir ülke yaratıyorsunuz. Mafya lideri ne diyecek? 'Kardeşim rüşvet alanı büyükelçi yaptın, ben de kokain satıyorum. O da yasak bu da yasak ama sen kanunu tanımıyorsun, ben de bunu tanımıyorum' diyor. İkimizde geçinip gidiyoruz diyor. Böyle bir devlet anlayışı olur mu? Olmaz!.
Bütün belgeler doğru. Vakıflar Bankası'nın fişlerini, dekontlarını koydum ortaya. Bana davalar açtı. Doğruları söylemezseniz, tehdide boyun eğerseniz olmaz. Mal varlığı karşısında tehdide boyun eğdi ama ben eğmiyorum; belgesi var, dokümanı var.''
‘Arkasında siyasi irade var’
''Türkiye uyuşturucu madde kaçakçılığı, insan kaçakçılığı yapılan ülke konumuna dönüştü. Kolombiya da 5 ton kokain yakalandı. Nereye gidecek Türkiye’ye. Konşimentosu var mı? Var. Hangi adrese gideceği belli mi? Belli. Nerede bu bilgiler. Açıklayamazlar.
Yine Mersin Limanı’nda 615 kilogram kokain yakalandı. Bunların değeri milyar dolar. 5 ton kokain, değeri 128 milyar dolardan daha fazla. Bu gücün arkasında siyasi otorite olmazsa polis bunları anında yakalar. Emniyette ülkesini seven haksızlıklara itiraz eden namuslu kadrolar var, nefes aldırmazlar ama o kişinin arkasında siyasi güç olunca bir şey yapamıyorlar.
İçişleri Bakanı açıklama yapmış 'ispat edemezlerse kendimi asarım.' İyi de kim ispat edecek? Hangi savcı soruşturma başlattı? Soruşturma başlatabilecek bir savcı çıktı mı? Ben mi gidip araştıracağım. Devletin hangi birimi bu bilgileri isteyebilecek. Polisin ya da savcının önüne bu bilgiyi kim koyacak. Araştırın diye talimat veren var mı? Biz şimdi mafyaya kızıyoruz. Mafyanın büyüyeceği filizleneceği siyasi ortamı iktidar yaratmış. Mafyanın siyasetçi ile yan yana fotoğraf çektirmesi ne demek? Bana dokunma. Dünyanın neresinde mafya liderine polis koruması veriliyor. Akıl alacak şey değil. Bunlar devleti yönetemiyorlar, devlet soyuluyor. Kaçakçılar bir tarafta, kokainciler bir tarafta, insan kaçakçıları bir tarafta. Her taraf yol geçen hanına döndü.
Devleti yönetenler Türkiye Cumhuriyeti Devletinin soyulması gerektiğine inanmışlar. Yandaşlara para aktarılacak bir mekanizma olarak görüyorlar. Neden bütün ihaleler 5 kişiye veriliyor. Kanunlar, Anayasa neden askıya alınır? Devlet neden bir kişiye emanet edilir? Bürokrasi neden yok edilir?
Acı olan şu; Meşru bir siyasi parti liderinin gidip hapishanede bir mafya liderini ziyaret etmesi, onunla fotoğraf vermesi, sonra onun için özel af çıkması...Dünyada böyle bir örnek var mı?
Fotoğrafın ana aktörlerinden birisi
''Marina yönetimine rica üzerine girdim diyor. O marinanın özelliği ne? Yüksek tonajlı gemiler oraya yanaşabilir deniyor. Elde veri olmadığı için bir şey söyleyemiyorum. Neden o marina? Bir sürü yerde marina var. Açıklanması lazım.
Siyasetçi olarak bizim tartışacağımız konu memleketi bu hale kim getirdi. Mafyaya iklimi yaratan, hapishanede kol kola giren sensin. Miting yapıp ‘oluk oluk kan akacak’ derken saraydan alkışlayan sensin. Türkiye’nin itibar kaybetmesine kim sebep oldu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti böyle bir tabloyu gördü mü? Görmedi.
Bütün bu yaşananların MİT’in gözardı ettiğini, bilmediğini düşünmüyorum. Devlet güçlü ama devleti yönetenler yetersiz. Devletin organlarının çalışmasını engelliyorlar. Devletin organlarını, aklını dumura uğrattılar. Acı olan bu devletin ne kadar kötü yönetildiğini tartışmalıyız. Bu kötü yönetimden devleti yönetenlerin ve onların beslemelerinin ne kadar büyük çıkarlar sağladıkları görülüyor. Bu çıkar odaklarını korumak için bu sistem getirildi.''
‘İç hesaplaşma dönemi başladı’
''Lağım patladı, her tarafı koku sardı. Yönetemiyorlar. Yolsuzluklar, haksızlıklar, adaletsizlikler artık gizlenemiyor ve bunları yapanların sayısı giderek artıyor. Ve bunlara da siyasi otoritenin kol kanat gerdiği görülüyor. Bir iç hesaplaşma dönemi başladı.
Mafya için çatışma ve bunların arkasındaki siyasi güçler. O siyasi güçler de ortaya çıkmaya başladı. İçişleri Bakanının muhalefete saldırmasının temel nedeni bunlar tartışılmasın.''
‘İstifa etse ne olur etmese ne olur’
(Süleyman Soylu istifa edebilir mi?) ''Kişilerin istifa edip etmemesinin önemi yok. İstifa etse ne olur, etmese ne olur? Soylu gider yerine aynı felsefede biri gelir. İstifa bu olayların tartışılmasının engellenmesine neden olabilir. ‘Ayrıl bunlar konuşulmasın’ denebilir. Millet gerçeği bunlar yerlerinde kaldığı zaman görecektir. Bunlar kaldıkça milletin başına ne tür belalar açtıkları daha iyi görülecek.''