Bilgi toplumunu oluşturmak için 2009 yılından beri bir avuç gönüllü gazeteciyle yola çıkan Haber Hürriyeti Gazetesi, özverili çalışmalarına kesintisiz devam ediyor. Devasa sermayelerin yok olup gittiği günümüzde yolumuza bıkmadan usanmadan veri veri özveriyle devam edebilmemizin bir nedeni var. O da okuyucularımızın ilgisi. Tek amacı "Aydınlanma Yolunda Mum Yakmak" olan gazetemizin çağrılarına o nedenle güzel insanlar cevap veriyor. Gönüllüler ordumuza katılıyor. Bugün Haber Hürriyeti Yazı Ailesi'ne cepleri bilgiyle, tecrübeyle dolu, gönlü zengin Prof. Dr. Bülent Karabulut da katıldı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Ana Bilim Dalı üyesi olan İnterdisipliner Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Karabulut'a hoşgeldin diyoruz ve sizlere yazılarını kaçırmamanızı öneriyoruz.
Salgının başladığı ilk günden beri "Coronavirüsten Ölen Sağlık Çalışanları Görev Şehidi sayılsın" önerisinde bulunan ve çağrısı sağlık Bakanlığı'na kadar ulaşan Prof. Karabulut'a toplumsal fayda sağlayan çalışmaları için teşekkür ediyor ve sizlere her hafta karşınızda olacak yazılarından ilkiyle baş başa bırakıyoruz.
Not: Prof Karabulut'un yazısını sadece siz değil bütün ailenize ve sevdiklerinize hatta herkese okutun lütfen. Büyük acılar yaşamamak için Prof Karabulut'u iyi dinlemek zorundayız.
***
O birileri siz olmayın
Sevgili okurlar, artık sizlere haftalık olarak sağlık alanındaki yazılarım ile buradan sesleneceğim ve mümkün olduğunca bilgi kirliliğinin çok yoğun olduğu şu günlerde doğruları sizlerle paylaşacağım.
COVID-19 salgını için gündemi hepinizin yakından takip ettiğini biliyorum ve zaman zaman sizleri endişeye sevk ettiğini tahmin ediyorum. İsterseniz ülkemizdeki sürece şöyle bir bakalım.
Çin’den başlayan ve ardından İran ve Avrupa’yı, sonra da ABD’ni pandemi merkezi yapan korkunç hızla yayılım gösteren bu virüs, Dünya üzerinde bulunan 151 ülkeyi etkisi altına almayı, sadece 3 ay gibi kısa bir sürede başarmıştır.
Bu tespit, COVID-19 ile mücadelenin ne kadar zor olduğunu anlamamız için oldukça yeterlidir bence. Bu süreçte devletimiz, yerinde ve zamanında bazı politikalar ile virüsün ülkemize girişini, önemli bir süre geciktirmiş ve zaman kazanılmasına neden olmuştur.
ÖNGÖRÜ VARDI AMA
Çalıştığım hastanede 1 ay öncesinde de, yayılım bu noktalara gelmeden çok önce gerekli tüm tedbirlerin alındığını net olarak gördüm. Bunun ülke genelinde yapıldığını söyleyebilirim. Aslında devletimiz bu ön görü ile hareket etmiş, organize olmuş, hastane ve personel planlamalarını kanımca başarıyla yapmıştır.
Neredeyse biz sağlık çalışanları, fırtına öncesi sessizlik döneminde resmen kampa alındık ve gerekli hazırlıkların bir parçası olduk. Savaşa hazırdık. Ancak devletimiz bu çok değerli planlamaları yaparken, bazı televizyon kanallarında bazı kişiler, maalesef bu olayı ciddiye almadıklarını, genlerimizden dolayı bize bulaşmayacağını, bu salgının gripten farksız olduğunu canlı yayınlarda ifade etmiş, toplumsal olarak birlikte hareket etme zorunluluğumuz olan bu tür pandemilerde halkımızın bir kısmının rehavete kapılmasına neden olmuştur.
Süreç, devletimizin yerinde ve zamanında tedbirleri ile bence çok iyi yönetilirken, öte yandan devlet ciddiyetinin çok uzağındaki programlar ile halkı rehavete iten bu kişiler bu süreci sekteye uğratmıştır. Şu an sizler okurken bazı politikaları eleştirip, hatta öfkelendiğinizi de tahmin ediyorum. Bazılarınız ise destekliyorsunuz bunu da biliyorum. Her şeyden önce hatası ve sevabı ile bugünlerin konuşulacağı zaman gelecektir. Ama şimdi değil.
BU GÜNLER GERİDE KALACAK
Hiçbir pandemi ilelebet sürmez. Bu günler de geçecek ve güzel günler yakında gelecek. Eleştirilerimizi, öfkemizi öteleyip, partizanlığı bırakıp, bir sağlıkçı olarak sizlerden ricam bir bütün olmamızdır. Nitekim, geç yakalanma avantajımıza karşın, pandemiyi hafif atlatma şansını kaçırmamızın nedeni, çok basit olan kuralları uygulama oranımızın yetersiz olmasıdır. Devletimiz bu olasılığı da elbette hesaplamıştı.
Daha önce de yazdığım gibi hastaneler, sağlık sistemi, destekler, her şey planlanmıştı. Başarı istenilen noktada seyretmeyince, tedbirler sıkılaştırıldı, yine olmadı ve yine sıkılaştırıldı. Bu arada rakamlar hızla arttı; ölümler, yoğun bakım ihtiyacı olan hasta sayısı, enfekte olan hastalar ve sağlık çalışanları.
SALGININ BAŞINDAYIZ
Oysa yapılması gereken çok basitti. Sosyal izolasyon. Toplumsal uyumumuz %85'lerde kaldı, ki bu oran çok yetersizdi ve hızlı artışı açıklamak da çok kolay oldu elbette. Ülkemiz salgının başındadır.
Süreç daha da zorlaşacak. Artık anlamalıyız, anlamak zorundayız. Ancak geç de kalmadık. Tek çözüm var, sosyal izolasyon. Bu nedir biliyor musunuz; kesin çözüm, tek çözüm. Çünkü bu hastalığın etkinliği kanıtlanmış ilacı da yok koruyucu amaçla uygulanacak aşısı da.
SIKILALIM AMA ACILAR YAŞAMAYALIM
O halde sosyal izolasyon tek yolsa uygulamak ZORUNDAYIZ. Bakanlığımızın ve bilim kurulunun önerileri esas alınarak bilgi kirliliğinden korunmakta mümkündür. Evde kalmak zor bir hayat tarzı kabul. Sadece evimizde sıkılarak çok büyük kayıp ve acılarla karşılaşma olasılığımız azalacaksa sıkılalım lütfen.
Devlet kimilerine göre yanlışlar da yapmış olabilir, ama eğer sosyal izolasyona bütünüyle uysaydık yanlış olduğunu düşündüğünüz uygulamalar da gündeme gelmeyecekti. Yani bunları biz yaşıyorsak, devletin belirlediği, çok basit ancak bir o kadar etkili sosyal izolasyon kurallarını uygulayamamızdandır diyerek devleti eleştirmek yerine, kurallara uymayan kişilere seslenmek daha doğru olacaktır.
TEK ÇÖZÜM SOSYAL İZOLASYON
Unutmayın, devlet hangi tedbiri alırsa alsın, sosyal izolasyon olmazsa, yine başarı gelmeyecek ve devlet politikaları yine eleştirilecektir. Lütfen aynaya bakın, orada ne gördüğünüzü yorumlayın.
Sözüm bu kurallara uymayan, henüz konunun ciddiyetini anlamayan veya anlamak istemeyenleredir. Bu kural tanımayanlar şimdi bu satırları dikkatlice okumanızı rica ediyorum sizlerden.
Sırf birileri kurallara uymuyor diye bakın neler oluyor
1. İnsanlarımız ölüyor
2. Binlerce insan hastanelerde yatıyor, acılar çekiyor
3. Sağlık çalışanları sadece görevlerini yapıyor diye ölüyor, bitiyor ve tükeniyor
4. Sağlık sistemi çatırdıyor
5. Ekonomimiz dibe vuruyor, belki de çok uzun süre toparlanamayacak, çocuklarımızın geleceği tehlikeye girecek
6. İnsanlar işsiz kalıyor, evine ekmek götüremiyor
7. Diğer hastalıklar nedeni ile sağlık hizmeti alması gereken hastaların sağlık ihtiyaçları sekteye uğruyor
8. İşyerleri, fabrikalar geri dönüşsüz şekilde kapanıyor
9. İnsanların evde psikolojileri bozuluyor, psikiyatrik destek ihtiyaçları artıyor, boşanmalar artıyor, sosyal ilişkiler bozuluyor, yani sosyal travmaya neden oluyorsunuz.
10. Şarlatanları, fırsatçıları yüceltiyorsunuz, zenginleştiriyorsunuz
11. Ülkene ve halkına İHANET ediyorsunuz
LÜTFEN O BİRİLERİ SİZ OLMAYIN. Bunun günahı ve vebali altında ezilirsiniz.
KURALLARA UYMAK VATANDAŞLIK GÖREVİDİR.
Prof. Dr. Bülent Karabulut