Yıllar önceydi. Henüz dizi enflasyonu başlamamıştı. Tadında bir dizi film İkinci Bahar’ı izliyorduk. Şener Şen ve Türkan Şoray başrolde. İkinci evlilikleri. İkisinin de yetişkin çocukları var. Küçük bir kebapçı dükkanı işletiyorlar ailece İstanbul’da. Bir sürü dert, sorun. Türkan Şoray “Çocukları evlendirip şöyle baş başa kalsak” diyor. Şener Şen derin bir iç çeker. “He vallahi Urfa Antep dünyayı gezeriz.
Biz de Urfa Antep dünyayı gezmek için yollara düşüyoruz. Aslında bu dünyaya üçüncü turum. Ama turu cazip kılan Antepli arkadaşımız Serap ve Ahmet’in rehberliği. Ayrıca gruba katılacak yeni dostlarla tanışmak heyecanı.
Antep, Doğu’nun en zengin kenti herhalde. Sanayi ve tarım alanında ciddi katma değer yaratıyor. Tekstil, ayakkabı, makarna, halı vb bazı sektörlerde çok önemli ağırlığı var.
Büyük evler ve geniş caddeleri ile modern bir kent Antep. TOKİ konutları bile 200-250 metre kare. Konut ilanlarında 4 artı bir de var ama altı oda bir salon da az değil. Daha önceki gelişimizde hava alanından şehre bizi götüren taksici bu durumu açıklarken, “bir evin salonunda otomobil manevra yapamazsa o ev bizim için küçüktür” demişti.
Antep’e sadece gezmek için gidilmez. Yemek şehri Antep. Belki de en iyisi. Nitekim gastronomik açıdan UNESCO Kültürel Miras listesine girmiş şehrimiz. Bunu hakkediyor gerçekten. Belediyenin bu konudaki çalışmaları başarılı olmuş. Envanter çalışmaları, mutfak müzeleri, mutfak sanatları tesisleri vb.
Ramazan ayı olduğu için biraz endişeliyiz. Ama sürpriz bir şekilde birçok restoran açık. Ahmet Güler iyi bildiği bir yere götürüyor bizi kahvaltı için. Ama öyle serpme kahvaltı ya da çakma köy kahvaltısı falan değil. İlk kez beyran yiyorum. Muhteşem. Tandır kıvamında etler ve pirinçten oluşan bir çorba. Ama sakın çorba demeyin bu yemek diye uyarıyorlar bizi. Ardından bir de katmerin tadına baksak mı çay eşliğinde. Neden olmasın.
Otelde diğer dostlarla buluşup, müze ve çarşı planı yapıyoruz. Müzeyi daha önce de ziyaret etmiştim. Mozaikleri ve heykelleri bir daha izlemek yine keyifliydi.
Sonra Kale’nin etrafında geleneksel çarşı, bakırcılar çarşısı, baharatçılar, sedef kakmacılar, yemeniciler (yerel deri ayakkabı, terlik)…Dayanamayıp bazı alışverişler yapıyoruz. Yemeni kalıpları Hülya’nın ayağına uymuyor bir türlü. Ya boyu kısa ya da boyu uzarsa eni geniş geliyor. Hülya’nın Antep’teki tek hayal kırıklığı bu oldu gezi boyunca. Yemeni alamadı.
Mutfak müzesi, hamam müzesi vb gezi devam ediyor. Hamamda çok sayıda materyal ve simülasyon var. Müze yetkilisine soruyorum. “neden Antep’in hamamları şarkısı yok ki?” Gülüyor. Ama ben ciddiydim.
NOT: (Eski Ermeni Mahallesi ile devam edeceğim)
ENGİN ÖNEN
31 Mayıs 2018, ÇEŞME / GERMİYAN