Bugün 9 Eylül. İzmir’imin gerçek düşman istilasından kurtuluşunun 96. yıl dönümü.
Gerçek düşman diyorum, çünkü artık düşman bile şekli değiştirdi, sadece İzmir’i değil, tüm vatan farklı düşmanların istilası altında, ama biz bunun farkına varıyor muyuz bilemem.
Yeni model düşman, varlığını hissettirmeden, günlük hayatımızda inceden inceden bizi, istila edip, tüm toplumsal değerlerimizle oynuyor ama, biz bunun farkına varmıyoruz. O yüzden bırakın tüm kutlamaları bir kenara, kanser gibi vatanı saran düşmanların farkına varmaya çalışın.
Buyrun size başlıklar.
TARİH, KÜLTÜR, SANAT,
adına ülkede ne kaldı farkında mısınız? Tarihi eserler yıkılıyor ya da onarım adı altında talan ediliyor, Devlet Opera ve Bale’si isimli kurum kapatıldı, kapatılmadı kavgası sürerken, bağlandığı kurum tarafından onay almadan oyun sergileyemeyeceğini kimseye anlatmadılar. Oyundan, kılık kıyafete kadar incelenip öyle onay alacak olan bu kurum da artık kurum olmaktan çıktı mı çıkmadı mı karar sizin.
POLİS İNTİHARLARI
İster sevin, ister medyanın da dayatması ile sevmeyin ama, polis bu vatanın kolluk kuvvetidir. Başınız dara geldiği zaman arayabileceğiniz güçtür. Eğer bazıları, bu gücün sorunlarını görmezden gelip, onu yok sayıyorsa, bu dolaylı olarak, hizmet vermesi gereken topluma da yansır. En acı örnek polis intiharlarıdır. Defalarca yazılmasına, gündeme taşınmasına rağmen hala ”ailevi sorun” gibi saçma bir bahane arkasına saklanılarak ört bas edilen polis intiharları, polisi halkın gözünde, güçsüz duruma düşürmektedir . ”Polisin ne derdi vardı acaba” değil, ”vay dinimize aykırı olanı yapmış” konumuna getirmektedir. Basında sadece polis mesleğini icra eden ama, gerçekte hiç bir zaman polis olamayan kişilerin yaptığı yanlışlar defalarca yayınlanarak milletin gözünde polis deyim yerindeyse ” tu kaka” durumuna düşürülmekte, böylece polis halkın gözünde itibarsızlaştırılmaktadır.
MALÜL SAYILMAYAN GAZİLER
Devletin en büyük gücü olan TSK artık neredeyse yok hükmündedir. Görev başında yaralanan askerlerimiz, aldıkları yaralar santim ile değerlendirildiğinden MALÜL SAYILMAYAN GAZİLER gibi içler acısı bir sıfat taşımaktadırlar. Vatanı uğruna, görev başında yaralanıp anlatılamayacak kadar uzuv kaybı yaşayan, yaşam kalitesini kaybeden bu yiğitlere gazilik ünvanı verilmemesi, devlet korumasına alınmaması, polis gibi askerin de itibarsızlaştırılmasıdır.
ŞARBON
Yıllardır adını bile duymadığımız, Şarbon hastalığı, sorumsuzca ithal edilen canlı hayvanlar nedeniyle tekrar hortladı, ama kuyruğu dik tutma derdinden halk yeterince bilgilendirilmediği gibi, olaylar saklanmakta, şarbon hastalığı alerjik durum adı altında gizlenmeye çalışılmaktadır.
İTHAL OYUNCAK
Görsel ve yazılı basında sürekli, ithal oyuncaklardaki zehirli maddelerin çocuklarımız üzerindeki tehlikesi anlatılmakta, ama devlet bu zehirin ithali konusunda hiç bir şey yapmamaktadır. Ucuz ve görselliği olan bu oyuncaklar, tehlike saçmaya devam etmektedir.
ORMAN YANGINLARI
Bu sözde orman yangınları ile, ülkemizin ciğerleri söndürülmekte, yangından açılan yerler, imara açılarak zenginleri daha zengin yapma adına satışa sunulmaktadır.
YABANCIYA TOPRAK SATIŞI
Toprak diyerek geçmeyin, vatan toprağı bu. Eskiden 2.5 hektar olarak sınırlandırılan bu satış, 30 hektara çıkarıldı. Yani resmen vatan parsel parsel satılıyor, farkında mısınız?
SURİYELİLER
Mülteci kılıfı altında vatana gelenler hakkındaki gelişmeleri izleyebiliyor musunuz? Daha da gelecek denen mültecilerin yapılanmasının farkında mısınız? Açtıkları ticari iş yerlerinin vergisiz kazanç sağlamasının devlet eliyle yapılandırıldığını, bizim çocuklarımızın ter dökerek bile giremediği okullara onların sınavsız girdiğini, altlarında özel arabaları ile, devletten maaş almaya gittiklerini, yaşadıkları yerlerde misafir değil de, ev sahibi rolü takındıklarını, poliscanlara bile, diklendiklerini mesela. Tüp bebek masraflarının devlet tarafından karşılandığını ve 2011-2017 yılları arasında Türkiye’de 276 bin 158 Suriyeli bebek doğduğunu biliyor musunuz?
Bu gelenlerle yıllardır doktorların çalışarak sonuçlandırdığı aşı haritasının allak bullak olduğunu, unuttuğumuz hastalıkların hortladığından haberiniz var mı?
Ve son olarak televizyon programlarına değinmek istiyorum. İstediğimiz kadar seyretmiyoruz diyelim, büyük bir kitlenin gözünü ayırmadan seyrettiği tv programları toplumun ahlak ve kültür değerleri ile ciddi şekilde oynamaktadır.
İLK BULUŞMA,
isimli şakalama programında, insanlar para kazanabilmek için en sevdiklerini, ekran önünde rezil etmekten, ağlatacak kadar psikolojisi ile oynamaktan geri durmamaktadır. Biz ne ara para kazanacağız umudu ile, sevdiklerimizi, ekran önünde delirtecek kadar paragöz olduk , hiç düşündünüz mü?
Yarışma programlarını, izliyor musunuz? Çok basit sorulara, ”hayatımda hiç duymadım” diye yanıt veren üniversite mezunlarını gördünü mü? Üniversitelerden, mezun olan gençlerin bilgi seviyesi, aslında toplumun geldiği son noktadır, ama biz bunun farkında mıyız önemli olan budur.
Toplumu oluşturan en küçük topluluk, çekirdek ailedir. Geniş aile kavramını zaten yitirdik, tv dizilerine bir önlem alınmazsa çekirdek ailenin de kırılıp yok olması an meselesidir. Mübalasız neredeyse her kanalda, her dizide, aile kavramını yok etmeye yönelik, bilinçsiz bir öğretilmişlik ön plana çıkmakta. Karısını aldatan erkek, zengin hayal uğruna evli erkeği ayartmaya çalışan genç kızlar, elinden içki kadehi düşmeyen sosyete hayatı, özel okulları özendirici diziler de görünmeyen düşmanlara bir örnektir.
Bu örnekleri tek tek değil bir pazıl gibi düşünerek değerlendirin. O zaman düşmanın , nasıl kanser gibi tüm değerlerimize el attığını, ve bu istilanın sonuçlarını düşünün.
Yani kısacası, sadece İzmir değil, tüm vatan işgal altında, uyanmak için gecikmeyin derim. Yoksa isgalden kurtuluş kutlamalarını dahi yapamayacak duruma düştüğümüz günler yakındır.
CAN GAZİLERİMİ YÜREK YANGINIM ŞEHİTLERİMİ SEVGİ, SAYGI VE MİNNETLE ANIYORUM.