Balıkesir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 93. yıl dönümü çeşitli etkinliklerlekutlandı. Balıkesir’i işgal eden Yunan askerlerini korkutmak için kendilerini baca kurumu ve soba isiyleboyayan, keçi, koyun postu, at kuyruğu, çan ve değneklerle korkutucu bir görünüme kavuşandebbağların (tabak, deri işçisi) Milli Mücadele dönemindeki önemini anlatmak adına hazırlanan‘Tülütabak’ gösterisi, 96 yıldır sürüyor. Dünkü kutlamalara da resmi geçitle katıldılar. Tören sonrası da aynı zamanda kültürel miras olan işlevlerini sokaklarda, caddelerde sürdürdüler. Bilmeyen korktu kaçtı, bilen, bilmeyene anlattı ve öğretti.
Kentin kurtuluş günlerinin ritüeli haline gelen Tülütabak, o sıkıntılı dönemlerde, keçi ve koyunpostu, baca kurumu, çan, at ve manda kuyruğu ile bir değneğe sahip olan deri işçilerinin Yunanaskerlerini kaçırmak için büründükleri korkutucu görünüşlerine verilen ad olarak biliniyor.Her yıl 6 Eylül’de Balıkesir’in kurtuluşunun yıl dönümünde sahneye çıkan Tülütabaklar, 96 yıldırvatandaşların, özellikle izlemeye giden yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor.
Gösteriler öncesinde, sabahın erken saatlerinde deri işleme atölyelerinin bulunduğu alandatoplanan işçiler, simit fırınlarından aldıkları baca kurumunu suyla karıştırıp, baş, el, kol, bacak ve ayaklarını siyaha boyayıp, üzerlerine koyun ya da keçi postlarını geçiriyor.Deriden yapılmış şapka giyen, boyunlarına çan takan, bıyık olarak da at ya da manda kuyruğukullanan debbağlar, Milli Mücadele döneminde olduğu gibi korkutucu görünümleriyle Balıkesir’inkurtuluş günü etkinliklerine katılıyor.
Hazırlandıktan sonra aynada kendilerini bile tanıyamayacak hale gelen Tülübataklar, etkinliklerde,ellerindeki baca kurumunu vatandaşların yüzlerine çalıyor.Tören geçişinde Tülübataklar, yaya olarak, ata binmiş, elinde sığır boynuzundan yapılmış piposubulunan ‘Tülükadı’nın arkasından, davul ve zurna eşliğinde oynayarak yürüyor, gösterileriyle MilliMücadele dönemindeki önemini ortaya koyuyor.
‘Düşmana karşı korku salmışlar’
Tülütabaklar’ın kendilerin için kültürelbir miras. Tülütabakların milli mücadelede efsaneleşen hikayeleri şöyle anlatılıyor;
”Dedelerimiz, büyüklerimiz anlatırdı hep. Bizim için yöresel bir şölen. Eskiden ham derilerleoluyormuş. Şu anda biz tuzlanmış koyun, keçi postlarıyla hazırlanıyoruz. Düşman işgalindeTülütabaklar’ın çok büyük katkısı olmuş Balıkesir’e. İşgalciler buradaki kahveleri, köyleri basıp zulüm
ediyormuş. Bizim atalarımız da tabakhane bölgesinde yaşayan ve çalışan insanlarmış. Bir kararalmışlar ve herkesi kurumlarla boyamışlar, soba isleriyle. Koyun ve keçi postlarını giymiş ve anidenYunan güçlerinin karşısına çıkıp onları korkutuyorlarmış. At kuyruklarından bıyık yapmışlar,
siyaha boyanmışlar, boynuzlardan asalar yapmışlar. Tabii gecenin bir yarısı devriyedeki düşman aniden görünce her defasında korkup kaçmış. Düşmana karşı korku salmışlar. Balıkesir Kuvva-i Milliyesi de yarıda kalan düşman devriyeleri sayesinde yakalanma korkusu olmadan hareket kabiliyeti kazanmış.”
HABERHURRİYETİ YORUMU;
Emperyal olanın yerel üzerinde hak iddia etmesine karşı koymanın cisimleşmiş halidir tülü tabaklar.
İşgalciden kurtulmak için icat edilmiş, sonradan da bu kurtuluşun yıl dönümünde, hem işgalin yarattığı dehşet unutulmasın diye hem de görünüşe aldanmamanın bir öğretisi olarak kullanılır olmuş.
Boşuna çocukları korkutmaya çalışmaz tülü tabaklar;
Ödü patlayan çocuğa aslında tülü tabakların “iyi” olduğunu, kurtuluş savaşı’na işgalcileri korkutarak yardım ettiklerini anlatırlar.
iyinin görüntüsüyle kendisi aynı olmayabilir.
Çocuğun daha ne olduğunu bile anlayamadan o ilkel duygu hayatta kalma içgüdüsüyle, bu şekilsiz yaratıklardan korkması, çocuğa bir öğretidir aynuı zamanda.
O nedensiz/büyülü korkunun muazzam bir işlevi vardır aslında;
İşgalcilerin de kendisi gibi bu yaratıklardan aynı refleksle korkup kaçtığını anlayan çocuk, kendisinin/ailesinin karşısına dikilen güçlerin nasıl olup da kaçıp gittiklerini anlar böylece.
Ama bir yandan da;
Kendi korkusunun nedenini anlar ve aslında korkulacak bir şey olmadığını.
Her şeyin bir nedeninin, üstelik haklı bir nedeninin olduğunu kavrayarak güçlenir.
Ve sonunda tülü tabaklara da nedensiz korkulara da pabuç bırakmaz olur.
Milli günlerde düğün ve bayramlarda, debbağ esnafı tarafından gerçekleştirilen bir gösteridir bir asırdır.
En az on kişiden oluşan bir grup keçi ve koyun derilerinin tüylü yerleri dışa gelecek şekilde giyer.deriden bir başlık,ucuna tüylü deri takılmış bir sopa ve üzerlerine dongurdaklar takarak ahalinin üzerine yürünür.
Tülü grubunun başında bir “tülü kadısı” bulunur.
Bir eşeğe ters binerek bahşiş vermeyenlere elindeki sopanın tüylü kısmıyla su atar.
Tülü;
Anadolu ağızlarında “Uzun tüylü, güreşçi erkek deve, bir yaşındayken doğurmuş keçi, koyun, 1,5-2 ay önce kırkılmış koyun, dağınık, kabarık ya da yünü kırkılmamış koyun” anlamlarına gelir.
“Kabak, kelimesi ise aslında tabaktır.
Bu oyunu deri işiyle uğraşanlar oynadığı için ‘Tülütabak’ adı verilmiş, ancak halk ağzında ‘Tülükabak’ diyenler de olmuş.
HABERHURRİYETİ
www.haberhurriyeti.com