Türkiye’deki göçmenlerin durumu sosyolojik bir tartışmayı derinleştirildi.
Derinleştirdi, çünkü bugün uygulanan politikalarla, bu “sığınmacıların” sığınmacı olmaktan çıkıp Türkiye’de yeni bir etnik grup oluşturacağı şimdiden kesinleşti.
Yine sosyolojik bir gerçek ise her etnik grup, ana etnise ile sürekli çatışma halindedir…
Hele bu etnik grup biraz dolaylı yoldan içine sızmışsa doğaldır ki ana etnise tarafından sürekli dışlanacaktır…
Türkiye’deki siyasiler ve bazı bilmiş kişiler her ne kadar “hayır” deseler de Türkiye 1983 yılından bu yana etnik bir kaosun içindedir.
Bu etnik kaosun terör bölümünü çözmeyi başarsak bile sorun yerinde kalmaya devam edecektir.
Ve Türk insanı göçmenler yüzünden bozulmaya meyleden demografik yapı nedeniyle itirazlara başladı bile…
Her ne kader iktidar reddetse de, ana muhalefet bunu magazin boyutuyla işlese de Türkiye tarihinin en derin krizi ile tanışmak üzere…
Bu kriz, önce etnik bir tartışmayı –ki bugün başlamıştır– derinleşmeye başladığında da etnik bir çatışmayı mutlaka oluşturacaktır…
Böyle söylenince “ümmet” ve “millet” kavramı yeniden gündeme gelecek, bu daha da vahim sonuçlar doğurabilecek büyük bir tehlikeyi de beraberinde taşıyacaktır.
Suriyeli sığınmacıyı belirli koşullar içinde ve belirli şartlar içinde kabullenmek başka bir şeydir.
Ama bu süreklilik kazanınca, durum başka bir şeye varır.
Bunu humanizma ve din kültürü gibi felsefi yapılarla açıklayamazsınız…
Bunu en güzel örneğini Almanya’ya garip bir ifade ile “at seçer gibi” –Anadolu’da hayvanların sağlıklı olup olmadıklarını dişlerine bakarak kontrol ederler-dişlerine bakıp sağlıklı olmadığını belirleyerek götürülen işçilerimizin torunları yaşıyor.
Hemen Almanya’ya fokuslanalım.
Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli bireylerin “Alman” ve “Türk” olma olgusu etrafında oluşan kimlik sorunu hâlâ çözülebilmiş değil. Almanya’da yaşayan Türk nüfusun Alman toplumunca kabulü tartışmaları yükselen aşırı sağcı eğilim ve islamofobiyle birlikte çetrefilli bir hal aldı.
Almanya doğumlu futbolcu Mesut Özil’in Dünya Kupası sonrası Alman Milli Takımı’ndan ırkçılığa maruz kaldığını söyleyerek ayrılması ülkede kimlik tartışmalarını gündeme taşıdı.
Özil, “Kazandığımız zaman Alman, kaybettiğimizdeyse göçmenim” diyerek ayrılma kararını açıkladığı mektubunda Almanya toplumunda kabul edilmediğini vurgulamıştı. Takım arkadaşları Lukas Podolski ve Miroslav Klose’nın hiçbir zaman Polonya asıllı Alman olarak anılmadığını söyleyen Özil, “Neden ben Türk asıllı Alman oluyorum?” sorusunu sormuştu.
Daha önceyse Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in 2015 yılında 1 milyon göçmene kapıları açması Alman olmanın ne demek olduğu konusunda tartışmaları başlatmıştı.
Şimdi Almanya’da ileride bizim yaşayacağız tartışmalar derinleşerek artıyor.
Almanya’da neredeyse 3 milyon Türkiye kökenli insan var, bu Almanya’nın en büyük azınlık grubunu oluşturuyor. Türk nüfusun büyük çoğunluğu, 50’ler ve 60’larda ülkeye işçi olarak giden göçmenlerin 2. ya da 3. nesil yakınları.
Örneğin, Duisburg’da restoran sahibi Harun Kiki ise 18 sene önce Türkiye’den göç etmiş. Kiki, Almancayı tam olarak konuşamıyor ve günlük hayatta eşinin Almancasına bağlı olarak yaşıyor.
Harun Kiki “Alman komşularım benimle konuşmaya çalışıyor ama ben onlarla tam olarak diyalog kuramıyorum” diyor ve ekliyor “Bazen kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyorum. Duygularımı net bir şekilde ifade edemiyorum.”
43 yaşındaki Harun Kiki, zamanının çoğunu yaşadığı şehir Duisburg’da Türk toplulukla sarmalanmış olarak geçiriyor. Kiki, paralel bir toplum içerisinde yaşıyor olmakla suçlanabilirdi. Ancak Harun Kiki’ye Türkiye’den gelip entegrasyon konusunda başarılı olamamış Türk kesime örnek olarak algılanabilir mi diye sorulduğunda, buna sıcak bakmadığını gösteriyor.
Burada önemli olan deyim “paralel toplum”
Türkiye şimdi bunu gettolaşmalar yaparak yaşıyor…
Ama geniş bir etnik kitle elbette paralel bir toplum oluşturacaktır…
İnsanlar kızabilir, ama Türkiye adı konmamış bir paralel toplumu ve onun sıkıntısını yaşıyor.
Almanya’daki örnek Almanca öğrenmeyi pek becerememiş bir kişinin öyküsü. Kiki kendi çabalarıyla bir yere gelmiş, başarılı ve lüks restoranını işleten bir iş adamı ve yerel ekonomiye katkı sağlıyor ama Alman toplumu tarafından kabul görmüyor.
Türkiye’de de benzeri olayları yaşıyoruz.. Kimi zaman onlar Türkleşiyor, bir olay olduğunda da biz onları hemen ötekileştiriveriyoruz..
Uzmanlara göre Almanya’daki Türkiye kökenli 2. ve 3. nesil bireyler de benzer şekilde kafa karışıklığı yaşıyor.
Duisburg kentinin bağlı olduğu eyalette mülteci ve entegrasyondan sorumlu yetkili Serap Güler, genç neslin kimlik krizi içinde olduğunu ifade ediyor.
Güler büyükanne ve babaları Almanya’ya gelmiş insanların kimlik sorunlarıyla mücadele ettiğini söylüyor. Güler’e göre “Ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, ortaya ne koyarlarsa koysunlar Alman olarak asla kabul edilmeyecekleri duygusuna sahipler.”
Almanya, ulusal kimlik konusunda İkinci Dünya Savaşı’ndan miras kalan bir karmaşa yaşıyor. Almanlar tarihi bir suçluluk duygusuyla ulusal onuru ifade etmede fazla kendinden emin ya da istekli olma konusunda tereddütlü davranıyor. Bunda da modern bir vatanseverliğin çabucak Nazi geçmişine çok yakın bir milliyetçilik olarak görülebileceği korkusu var.
Var ama yinede toplumsal bütünlüğünü korumak için Alman toplumunda şiddetli bir direniş var…
Aslına bakarsanız, Avrupa’da yükselen aşırı milliyetçi kesim doğudan ve Afrika’dan gelen göçler yüzünden yükselişe geçti.
Bizdeki milliyetçi kanat,”eski sömürgeden gelenler” olarak baktığı bu 4 milyonluk göçmen kitlesine ortaklığın verdiği bir baskı ile şimdilik sessiz.
Ama bu sessizliğin ne kadar süreceği belli olmaz.
Sessizlik bittiğinde de hem Suriyeli göçmenler Türkiye’de, Türkiye ise batı dünyası karşısında güç duruma düşer…
Batı, kafasından hala atamadığı Nazi şapkasını ve ayakta alkışladığı “medeniyetler çatışması felsefesine o an, o dakika da unutuverir..
Amaç Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaktır…
Ve görünen o ki Türkiye bu işlere çanak tutuyor. Köşeye sıkışmak üzere…
www.haberhurriyeti.com / ASIM DOĞAN
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.