“Tanrı uzun yaşamasını istediği kulunu Datça Yarımadası’na bırakır” demiş Yunanlı tarihçi Strabon..
Milattan önce 50’de…
Antik çağın cennetiymiş Datça..
İspanyollar cüzzamlı hastaları buraya atmış, ölsünler diye..
Ama iyileşmişler..
Kimler gelmiş, geçmiş bu topraklardan..
Karyalılar, Mikenler, Dorlar, Persler, Rodoslular, Romalılar, Bizanslılar..
Hepsi de bu cennetin değerini bilmişler..
Bilimde, mimaride, edebiyatta önemli eserler bırakmışlar..
Toprağı da işlemişler bu arada..
Bereketine bereket katmışlar..
Mesela üzüm, incir, nar..
En sulu, en kokulu üzümleri vermiş burada bağlar..
Akdeniz’in şarap mahzeniymiş buralar..
Tonlarca zeytin, zeytinyağı da taşımış anforolar…
Baldan tatlı incirler kurutulmuş, yelkenlilere doldurulmuş..
Datça Akdeniz’in gıda ambarıymış..
Denizin de değerini bilmiş o insanlar..
Onlarca çeşit balık, ahtapot ve kalamar..
Mesela bir gecede 2 bin müren balığıyla ziyafet vermişler..
Hepsi antik kayıtlarda var..
Sonra bizler gelmişiz bu topraklara..
1900’lerde başlayan ulus devlet aşamasında denizlerin çocuklarını karşı kıyılara gönderip, cenneti yörüklere vermişiz…
Deniz kültürüne, üzüme, şaraba uzak olan bu kara insanları bu cennetin son çocukları olmuş..
Hazıra konmuşlar..
..Ve hoyrat kullanmışlar..
Zamanla bağlar, bahçeler yok olmuş..
Doğa bereketini vermez olmuş..
Deniz desen öyle..
Ne balık kalmış, ne ahtapot, ne kalamar..
Artık sadece restoranlarda var..
Bir de avlamasını bilenlerde..
Bizimkiler ekmek, biçmek, üretmek yerine parayı ellerinde kalan son şeyde bulmuş..
Dört mevsim güneş ve binbir mavi deniz..
Cennetin son çocukları şimdi güneş ve denizi satıyor..
Okullar kapandı ya, tatilcileri bekliyorlar..
Gelirseniz para kazanacaklar..
www.haberhurriyeti.com / SEDAT KAYA
#gallery-1 {margin: auto;}#gallery-1 .gallery-item {float: left;margin-top: 10px;text-align: center;width: 33%;}#gallery-1 img {border: 2px solid #cfcfcf;}#gallery-1 .gallery-caption {margin-left: 0;}/* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */