Ekrem İmamoğlu ve belediye yönetimlerini AKP’den ve Kayyumdan devralan belediye başkanlarının açıklamaları ile hepimiz AKP belediyeciliğinin ne kadar kamu zararı ürettiğini ve kayırmacılık yaptığını daha net görmeye başladık.
Başta İstanbul olmak üzere, Ankara, Diyarbakır, Tunceli gibi örneklerde açıklanan abartılı harcamalar ve borçlar makul değildi. İzmir’de de bazı ilçelerde belediye binalarına borç listesi dev pankartlarla asıldı. Ama borç listesi belediye binasına asılan ilçeler, AKP’den CHP’ye geçen yerlerdi.
Peki, CHP’de olup da başkanı değişen ilçelerden borç listesi açıklandı mı? Hayır. Çünkü aynı parti olunca, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı geçerli oluyor. AKP içinde de başkan değişikliği olan yerlerde aynı durum geçerli tabi.
Aynı parti içinde başkan değişikliği olan ilçelerde borç tablosunu biliyor muyuz? Buralarda sorun yok mu? Var tabi. Hem de vahim düzeyde olanlar az değil. Ama bunlar kamuoyuna açıklanmıyor. Özel sohbetlerde veya ziyaretlerde fısıldanıyor. Borçlar yüzünden önümüzdeki 5-10 yıl bütçesi 1 kuruşluk yatırım imkanı vermeyen belediye sayısı az değil. Onlar bu dönem Büyükşehirden ricacı olacaklar.
Bazı belediye başkanı arkadaşlara soruyoruz ziyaretlerimizde, “Başkan sizde borç durumu nedir?”. Başkanlar “ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Hiç tahmin etmiyorduk bu düzeyde olduğunu” yanıtını veriyorlar genellikle.
Sanırım borçsuz devredilen tek belediye Konak.
Şimdi gelelim bu işin yorumuna. Bir belediye borçlu olamaz mı? Bu çok kötü bir şey mi?
Bir insan, bir şirket, bir belediye ve bir devlet borçlu olabilir. Bu normaldir. Bazı hizmetlerin ve uzun vadeli projelerin, mega yatırımların yapılması için belediyenin yıllık bütçesi elverişli olmayabilir. Bu durumda borç kaçınılmazdır. O zaman borcun makul olup olmamasının ölçüsü, o il veya ilçedeki verili dönemdeki proje ve yatırımlarla alakalıdır.
Oysa belediyelerde abartılı borç tablolarında, istisnalar hariç, bunların payı yüksek gözükmüyor genellikle. Bazı şaibeli ihaleler, satın almalar ve aşırı derecede ve işlevsiz personel alımı gibi harcamalar daha fazla öne çıkıyor.
İmamoğlu, bunları israf listesi olarak yayınlıyor. Danıştay araç kiralamada abartı, bazı vakıf ve derneklere aktarılan kaynaklar vb. Açık ve net söylemek gerekiyor bu israf değil, yolsuzluktur.
Beş on yıldır kayda değer bir yatırım yapmamış bazı belediyelerde bütçesinin çok üzerindeki borçlar normal değildir. Bunun partisi olmaz. Bu durum denetim ve şeffaflık zafiyetinden kaynaklanmaktadır.
Bu denetim ve şeffaflık sağlanmadığı sürece belediyeler, parti ayrımı olmaksızın kayırmacılık ve yolsuzluk kurumları olmaya devam edecektir. Seçmen kutuplaşması da bu işi kolaylaştırmaya katkı yapacaktır. AKP’li belediyelerdeki abartılı harcama ve kaynak aktarmaları duydukça, “bak bunlar ne kadar kötü” diyerek adeta yüreğine su serpilen fanatik seçmen, kendi seçtiği belediye başkanın hesabıyla ilgilenmeyecektir.
İmamoğlu’nun bazı örneklerini verdiği yeni siyaset ve yeni belediyecilik akımı tabanda ne kadar etkili olursa, parti ayrımı olmaksızın belediye yöneticilerinin kendilerine çeki düzen verme ihtimali o kadar yükselir.
DR. ENGİN ÖNEN / 22. 05. 2017