Bugün yine bilmediğim konuda ahkam kesesim geldi.
Benim gibi 7 yılda 7 defa çim dikip, yine de bahçeyi çimlendirememiş birisine ziraat, tarım konusunda söz söylemek bol gelir ama napim;
Memlekette haddini aşana rağbet var.
Bilen bilir; yıllar önce Ankara’nın merkezinde palmiyeler türemişti.
Hani Havai’nin, Seyşellerin tanıtım fotoğraflarındaki ağaç var ya işte o…
Devrin belediye başkanı, her devrin adamı nasıl bir beklentiyle dikti bilinmez; bir yerlerden Palmiye ağaçları getirildi. Tropik iklimin ağacı, Ankara’nın refüjlerine transfer oldu.
‘’Palmiye’’ dediysem;
Henüz 1 metre boyunda palmiye kütüğü…
Başkanın hayalinde;
Onlar büyüyecek, Ankara Havai’ye benzeyecek…
Palmiyeler bir göründü, bir kayboldu.
Ankara’ya hayrı olmadıysa da birileri nasiplendi; palmiyeler büyümedi, cüzdanlar büyüdü…
Yetenekli (!) Başkan bununla da yetinmedi;
İtalya’dan, İspanya’dan milyonlarca dolara çeşitli ağaçlar getirdi.
O ağaçlar da bir göründü, bir yok oldular.
Çöldeki kutup ayısı, buzullardaki deve kadar Ankara’ya uyumlu ağaçlar…
Yaşayamadılar.
Ankara’nın yerel ağaçları kendi memleketlerinde figüran kaldılar.
Doğanın milyonlarca yıllık sınavından geçmiş, bulunduğu iklimle bütünleşmiş bitkiler varken memleketi deneme tahtasına çevirdiler.
Bilinmez ne uğruna…
İlk kez 2006 yılında yerel tohumların satışına yasak getirilmişti.
Şimdi de sadece hibrit tohumlara destek verileceği açıklandı.
Emperyalizm tohumlarla da vurdu.
”Gavur tohumu” bu olsa gerek…
Doğa, her müzik aletinin uyum içinde ses verdiği senfoni orkestrası gibidir.
Bir yanda yaylı sazlar, bir yanda nefesliler, bir yanda vurmalılar ve uyumu yöneten orkestra şefi…
Defterdarlıktaki evrak şefini, orkestra şefi yaparsan;
Senfoni, kakafoniye dönüşür.
Hele bir de araya elektronik org atarsan…
Orgun sesini cartlatana kadar açarsan, nefesi yettiği kadar cırlayan bir ‘’piyanist şantör’’ araya katarsan;
Ne orkestra kalır, ne müzik…
Bir org, koca orkestrayı susturur.
Buğday tarlasında ayrık otu gibi kalır.
Toprağıyla uyumlu, çiftçisine alışık, tüketiciyle barışık tohumların yerini laboratuar imalatı piyanist şantör tohumları alırsa;
O tohumlar toprağa alışana kadar sen de ceddine kavuşursun.
Doğa, her rengin uyum içinde yer bulduğu tabloya benzer.
Uyumu kaybedersen, o resmi altın varaklı çerçeveye koysan da nafile…
Son yıllarda dağı, taşı, uçan kuşu satanlar gözü yerel tohumlara diktiler.
Yerel tatları yok etmeyi hedeflediler.
Bir gün olur;
Bağdat’tan gelen hurmalar, mabadınızı tırmalar!
Yerli tohum için umudu arkeolojik kazılara bağlarsın.
Hatırla;
Nasıl da sevinmiştik Muğla Marmaris’te, Kayseri Kültepe’de 7 bin, Kütahya Seyitömer’de 4 bin yıllık tohumu bulduğumuzda?
NAFİZ ŞAHİN
02 Temmuz 2018, KIRKLARELİ